oeayHU. YALAN SÖYLEMEKSual Yalan söylemenin dinimizdeki yeri nedir?CEVAP Yalan, günahların en çirkini, ayıpların en fenası, kalbleri karartan bütün kötülüklerin başıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu kiYalan, rızkı azaltır. [Ebuşşeyh, İsfehani]Yalan, nifak kapılarından biridir. [İbni Adiy]İman sahibi, her hataya düşebilir. Fakat, hainlik yapamaz ve yalan söyleyemez. [İbni Ebi Şeybe, Bezzar]Doğru olun, doğruluk iyiliğe, iyilik ise, Cennete çeker. Yalandan sakının, yalan fücura, fücur ise Cehenneme götürür. [Buhari]Sözle çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitne gibidir. Yalan söylemek, iftira etmek ile çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitneden de kötüdür. [İbni Mace]Pazarcıların çoğu facirdir! Çok yemin ederek günaha girerler ve yalan söyleyerek alış-veriş yaparlar. [Hakim]Aldatan Cehennemdedir. [Taberani]Peygamber efendimiz, yalan söyleyenin ağzının bir taraftan kulağına kadar demir çengelle yırtılacağını, diğer tarafa geçildiğinde, önceki yırtılan tarafın iyi olacağını, sonra iyi olan tarafın tekrar yırtılarak bu şekilde kıyamete kadar, kabrinde azabın devam edeceğini bildirmiştir. BuhariBir kimse, Peygamber efendimize dedi ki- Bırakamadığım üç günaha tutuldum. Bunlar, zina, yalan ve efendimiz de buyurdu ki- Yalanı benim için terket!Adam, peki diyerek gitti. Bir günahı işleyeceği zaman, Eğer bu günahı yaparsam, Resulullah sorduğunda, evet dersem suçum meydana çıkar. Hayır dersem, yalan söyleyerek verdiğim sözü tutmamış olurum diye düşündü. Diğer iki günahtan da vazgeçti. Şir?aBüyükler buyuruyor kiOğlum, yalandan sakın, o serçe eti gibi tatlıdır. Ondan az kimse kurtulur. Lokman HakimAllah indinde en büyük hata, yalan konuşmaktır. Hazret-i Ali Yalancı ile cimri Cehenneme girer. Fakat, hangisi daha derine atılır, bilmem. Şabi Doğru ile yalan, biri diğerini çıkarıncaya kadar kalbde boğuşur. Malik bin Dinarİçi dışına, sözü işine uymamak, nifaktandır. Nifakın temeli ise yalandır. Hasan-ı Basri Eshab-ı kiram indinde yalandan daha kötü bir şey yoktur. Çünkü, onlar, yalanla imanın bir arada bulunamayacağını bilirlerdi. Hazret-i Âişe Sual Birisini üzmemek, kalbini kırmamak için mesela, başka şehirde oturan annem sağlığımı sorduğunda, hasta olsam bile "çok iyiyim" diyorum. Hasta olduğumu söylersem üzülüp vesvese yapıyor. İyiyim dersem caiz midir?CEVAPCaizdir, günah Biri yiyecek bir şey ikram edip de sorarsa veya sormadan, hiç beğenmediğimiz halde "çok güzeldi, ellerinize sağlık" demek caiz mi? Aynı konuşma o kişinin gıyabında geçerse, mesela, ev sahibinden ayrıldıktan sonra birisi "yemek nasıldı, beğendin mi diye" sorarsa, beğenmesek de "evet, güzeldi" demek caiz mi? Yalan olduğu kesin belli olan, kimseyi inandırmayacak bir konuda şaka olarak söylemek mesela, "nasıl bu kadar hızlı geldin" diyen birisine "uçarak geldim" diye şakacıktan söylemek mesela, "kendime özel bir jet aldım" demek caiz mi? Fransa?da yüksek tahsil yapıyorum. Özellikle namazımı kılabilmek için bazen okulda yalan söylemek zorunda kalıyorum. Bu yalan caiz mi?CEVAPFransa gibi İslamiyet ile idare edilmeyen yerlerde, kendimize zararı gelecekse idarecilere yalan söylemek caiz olur. Namaz kıldın ve okula geç kaldın, nerede idin denince, doğru söylersek bir zarar gelme durumu varsa yalan söyleyebiliriz, bu dinimizin emridir. Hatta mecbur kalınca küfrü gerektirici söz bile söylenir, önemli olan kendimize zarar gelmemelidir. Müşrikler, Hazret-i Ammar?a, babasına ve annesine [Sümeyye Hatuna] işkence edip, sıcak kum içine gömerler ve üzerinde et pişecek kadar sıcak taşları gövdelerine dizerlerdi. Sonra "Lat ve Uzza putu, Muhammed?in dininden iyi de" derlerdi. Demeyince de işkenceyi artırırlardı. Bir keresinde Resul-i Ekrem, Sabredin ey Yaser ehli! Size vaat edilen yer Cennettir buyurdu. Yaserlerin müşriklerden gördüğü işkence, dillere destan olmuştur. İşkenceye uğramadığı günleri yoktu. Bir gün Hazret-i Sümeyye?yi iki devenin arkasına bağlamışlar işkence ediyorlardı. Nihayet Ebu Cehlin kamçılarına dayanamayıp şehid oldu. Hazret-i Yaser?i de şiddetli işkence ile öldürdüler. İslam?da ilk şehid olan bunlardır. Hazret-i Ammar, kâfirlerin zorlamaları üzerine dediklerini diliyle söyledi. Resul-i Ekrem efendimize, Ammar kâfir oldu dediler. Buyurdu kiHayır o kâfir olmaz. Baştan ayağa kadar iman ile doludur. [İbni Mace]Allahü teâlâ imanı Ammar?ın tepeden tırnağa bütün vücuduna sindirtmiştir. İman onun et ve kanına karışmıştır. O hak neredeyse orada yer alır. Onun vücudundan herhangi bir şey yemesi Cehenneme yakışmaz. [İbni Asakir]Ammar bin Yaser, iki durumda karşılaştığında mutlaka en doğru olanını tercih eder. [İbni Mace] Hazret-i Ammarı serbest bıraktılar. Resulullah efendimiz, mübarek eliyle gözünün yaşını silip teselli buyurdu. Bu hadise üzerine, Nahl suresinin Allah?a küfredenlere şiddetli azap vardır. Ancak kalbine iman yerleşmiş olduğu halde [küfre] zorlanıp, sadece diliyle söyleyenler müstesna mealindeki 106. âyeti nazil oldu. Resulullah efendimiz de Hazret-i Ammar?a Müşrikler eziyet ederse, yine böyle söyle buyurdu. Sual Tariz ve kinayeli konuşmada mahzur var mıdır?CEVAPTariz ve kinayeli ifade kullanmakta mahzur yoktur. Tariz, delalet yolu ile, bir sözü bir manayı karşısındakine anlatmaktır. Mesela karşıdaki kimse cimri ise, ona Sen cimrisin demeyip cimrilik çirkin bir şeydir demek maksadı, kapalı bir şekilde dolaylı olarak anlatmaktır. Mesela, Falancanın kapısı herkese açıktır denince bu kimsenin misafirperver olduğu anlaşılır. Peygamber efendimiz ihtiyar bir kadına, ihtiyar kadın Cennete girmez buyurunca kadın üzüldü. Bunun üzerine, Sen o gün ihtiyar olmazsın buyurdu. Yani Cennetteki bütün kadınların genç olacağını yalan söylemek zorunda olduğu zaman tariz ve kinaye yollu ifade kullanmasında mahzur yoktur. Mesela bir kimseyi evden arasalar, o kimsenin de acil işi olduğu için gitmek istemese, oğluna, Ekseriya babam falanca kütüphaneye gider demesini söylese, günah olmaz. Yahut babası bahçede ise, Babam evde yok demesinde mahzur yoktur. Fakat sebepsiz böyle yapması uygun olmaz. Mesela, elindeki güzel bir kalemi görüp, Bu kalemi sana falanca âlim mi verdi? diye soranlara, o âlim kalemi vermediği halde, Allah o âlimden razı olsun demek uygun olmaz. Çünkü böyle demekle kalemi âlimin verdiğine işaret "Yüzünü gören Cennetlik" veya "Yüzünü gören hacı oluyor" deniyor. Böyle söylemekte mahzur var mıdır?CEVAPHer ikisini de söylemek caiz olmaz. Çünkü bunları söylemek yalan olur. Bir kimseyi görmekle hacı veya Cennetlik olunmaz. Peygamber aleyhisselamı bile gören kimsenin imanı yok ise Cennetlik olamaz. Şaka olarak veya mecaz olarak da böyle şeyleri söylememelidir!Sual Ticaretle uğraşıyorum. Bazen yemin ediyor, yalan söylüyorum. Ne yapmamı tavsiye edersiniz?CEVAPHer müslüman, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi, kâfirlere de yapmamalıdır! Satılan malı, aşırı övmemelidir! Çünkü, hem yalan söylemiş, hem aldatmış, hem de zulmetmiş olur. Hatta, doğru olarak da, müşterinin bildiği şeyi söylememelidir! Çünkü, bu da faydasız söz olur. Kıyamette her sözden sual olunacaktır. Yemin ile satmaya gelince, yalan yere yemin etmek haramdır. Yani büyük günahtır. Doğru yemin ederse, az bir şey için Allahü teâlânın ismini söylemek saygısızlık olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki Alış-veriş yaparken, vallahi böyledir, billahi öyle değildir diye yemin eden kimseye ve ?bugün git, yarın gel? diyerek sözünde durmayan sanatkâra yazıklar olsun! [Deylemi] Malını yemin ederek beğendirmeye çalışan kimseye kıyamette merhamet edilmez. [İ. Gazali]Sual Yalan yere yemin ederek başkasının hakkını almak günah değil midir?CEVAPYalan yere yapılan yemine, yemin-i gamus denir. Günaha, Cehenneme sokucu yemin demektir. Peygamber efendimize, Yemin-i gamusun ne olduğu sorulunca, Yalan yere yemin ederek müslümanın malını almaktır buyurdu. BuhariYalan yere yemin ederek birisinin malını almak, büyük günahlardandır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu kiBir müslümanın malını, haksız olarak almak için yalan yere yemin eden, Hak teâlânın gazabına uğrar. [Buhari]Birinin malını almak için yalan yere yemin eden, Allahü teâlânın huzuruna cüzzamlı bir facir olarak çıkar. [İbni Mace][Facir; fitneci, fesatçı, günahkâr kimsedir.]Yalan yere yemin etmek, evleri harap eder. [Beyheki]Yalan yere yemin eden, Cehenneme gidecektir. [Hakim]Yalan yere yemin, malın yok olmasına sebep olur. [Bezzar]Yalan yere yemin ederek, bir müslümanın malını alana, Cennet haram, Cehennem vacip olur. [Hakim]Yalan yere yemin ederek, başkasının malını alan kimse, pişman olursa aldığı malı sahibine, sahibi ölmüşse, vârislerine vermelidir! Vârisleri de yoksa, fakirlere vermelidir! Malını aldığı kimselerle helalleşmeli, onlara dua caiz olduğu yerlerSual Yalan hangi hallerde caizdir?CEVAPYalan söylemek haramdır, çok büyük günahtır. Ölmemek için leş yemek caiz olduğu gibi, ölümden kurtulmak için yalan söylemek de caizdir. HadikaHazret-i Sevban buyurdu ki Her yalan günahtır. Ancak bir Müslümana faydası dokunan veya bir Müslümanın zararını kaldıran yalan bundan hariçtir.Yalanın caiz olduğu yerlerden bazıları şunlardır1- Savaşta Hazret-i Ali otururken düşmanın biri, aniden karşısına kılıçla çıkıp, Şimdi seni benim elimden kim kurtarabilir? der. Hazret-i Ali de, parmağı ile adamın arkasını gösterip Peki dövüşelim; fakat iki kişiyle mi? der. Düşman, arkamdaki kim diye bakınca, Hazret-i Ali, kılıcını çekip, düşmanını zararsız hâle getirir. Düşman, oturan insana yaptığı kendi hilesini görmeden Bana hile yaptın? der. Hazet-i Ali de, Ama asıl sen beni gafil avlayacaktın ya der ve şu hadis-i şerifi bildirir Harb hiledir. [İbni Sünni, İbni Lal]2- İki Müslümanı barıştırmak için Üç günden sonra dargın durmak günahtır. Dargın olan iki Müslümanı barıştırmak için aralarını bulucu yalan söylemek caizdir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu kiİki kişinin arasını bulmak, nafile namaz, oruç ve sadakadan daha faziletlidir. [Tirmizi]İki kişinin arasını düzeltmek ve hayırlı iş için söylenen söz, yalan sayılmaz. [Müslim]İki Müslümanı barıştırmak için, birbirlerine iyi söz getirmek yalan sayılmaz. [İbni Lal]Peygamber efendimiz gülümsediği zaman, Hazret-i Ömer sebebini sual edince, buyurdu kiÜmmetimden iki kişi, Allahü teâlânın huzuruna çıktı. Birisi dedi ki-Ya Rabbi, bu adamdan hakkımı al!Allahü teâlâ buyurur- Bu adamın hakkını ver! -Ya Rabbi, bir iyiliğim kalmadı ki nasıl vereyim?Allahü teâlâ hak sahibine buyurur- Bu adamın iyiliği kalmadı. Ne yapacaksın?- Günahlarımı alsın!Bu arada Peygamber efendimiz ağlayarak O gün öyle dehşetli bir gündür ki, o gün başkalarının günahlarını yüklenmek şöyle dursun insan kendi günahının yükünü çekemez.Allahü teâlâ, hak sahibine buyurur- Başını kaldırıp Cennetin şu muhteşem köşklerine bak!Hak sahibi baktıktan sonra der ki- Evet görüyorum. Bu muhteşem köşkler, hangi şehid, hangi sıddık veya hangi peygamberindir?- İşte o gördüğün göz kamaştırıcı köşkler, bedellerini ödeyenler Rabbi bunların bedellerini kim ödeyebilir?- Sen Nasıl ödeyebilirim, neyim var ki?- Hakkını bu kardeşine bağışlamakla bu köşke sahip Bağışladım ya teâlâ buyurur ki- Haydi kardeşinin elinden tutup Cennete girin!Peygamber efendimiz devamla buyurdu ki Allah?tan korkun ve aralarınızı düzeltmeye çalışın! Zira Allahü teâlâ, kıyamet gününde sizin aralarınızı düzeltir. [Harâiti]3- İki Müslümanın aralarının açılmasını önlemek içinAraları bozulmak üzere olan iki Müslümanın aralarının açılmasını önlemek için yalan söylemek caiz olur. İyiliğe vesile olan yalan, fitneye sebep olan doğrudan Eşi ile iyi geçinmek içinEşler birbirini idare etmek için yalan söyleyebilir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu kiEşini idare etmek için yalan söylemek caizdir. [İbni Lal]Eşler birbirini idare etmek için yalan söylerse günah olmaz. [Müslim]İbni Erkam hazretleri, Hazret-i Ömer?e, Eşim beni sevmiyor. Sevmediğini de yüzüme karşı söyledi. Böyle bir eş ile yaşamak istemem dedi. Hazret-i Ömer, kadına Niçin kocanızın yüzüne karşı öyle söylediniz buyurdu. Yalan söylememek için. Yoksa burada yalana izin var mıdır? dedi. Hazret-i Ömer, Elbette burada yalan söylemeye izin vardır. Bir kadın, kocasını sevmese de, onu üzmemek için, yalan söylerse günah olmaz Zalimden, bir Müslümanın bulunduğu yeri gizlemek Müslümanın malını zalimlerden korumak Müslümanı memnun etmek için Bir arkadaş beğenip bir kravat alsa veya bir elbise diktirse, bu bizim hoşumuza gitmese de, bu elbise size çok yakışmış demek caiz olan yalana girer. Bir Müslümanı sevindirmek için bir bahane aramalıdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledirFarzdan sonra Allahü teâlânın en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir. [Taberani]Genel olarak kadınlar, süse düşkündür, giyimlerine dikkat ederler. Aldığı bir elbise için, Bu elbise, sana ne kadar da güzel yakışmış? demek, yalan olmaz. Çünkü dinimiz, hanımla iyi geçinmek için yalan söylemeyi caiz görmüştür. Hele haklı bir takdiri esirgemek Müslümanın günahını, sırrını ve aybını gizlemek içinMüslüman gencin biri, iftiraya uğrar. Sonunda idama mahkum olur. İnfaz saatini beklerken, kendisine iftira edenlere, bu arada hükümdara ağzına gelen sözleri sarf eder, sövüp sayar. Bu acı acı bağırmalar, bir müddet devam eder. Hükümdar, saraydan bu feryatları duyar. Fakat ara uzak olduğu için ne söylediğini vezirinin yanına giden hükümdar, bu gencin neler söylediğini sorar. Birinci vezir, ?Hükümdarım bu genç, Allah, affedenleri aziz eder hadis-i şerifini söylüyor, "Affedenlerin yeri Cennet" diyor. Sizden af talebinde bulunuyordu? der. Bu söz, hükümdarın hoşuna gider. Bu genci affettim, serbest bırakın der. İkinci vezir, hemen atılır ?Haşmetli hükümdarımız, bu veziriniz, zat-ı âlinize karşı, yalan söylüyor. Genç, af istemiyor, size sövüp sayıyordu? der. Hükümdar der kiBre vezir, sen yersiz doğru söylemekle, iki kişinin ölümüne sebep olmak istiyorsun. Şu vezirin yalanı ise bir canı kurtarmıştır. Unutma ki, iş bitiren yalan, fitneye sebep olan doğrudan iyidir.Hükümdar, yersiz doğru söyleyen veziri azleder, yerinde yalan söyleyerek bir suçsuzu idamdan kurtaran veziri de kendisine sadrazam - Fakire ikram içinBiz satıcı olsak, fakir birisi de gelip beğendiği bir malı almak istese, fakat pahalı gelse, biz o malı on milyona almışsak, fakire, biz bu malı beşe aldık, bir milyon kâr ile size altıya satabiliriz desek bu caizdir, günah - Haklı iken, karşısındakine sen haklısın demekEşin biri diğerine sen haklısın derse geçim olur. İkisi de ben haklıyım derse geçim olmaz. İkisi de sen haklısın derse, o zaman o evde ilahi aşk başlar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu kiAllah rızası için affedeni, Allahü teâlâ yükseltir. [Müslim]Affedin ki affedilesiniz! [İ. Ahmed]Kaba davranana nazik davranır, zulmedeni affeder, sizi mahrum edene ihsan eder, sizden uzaklaşana yaklaşırsanız yüksek derecelere kavuşursunuz. [Bezzar]Daha bunun gibi şeylerde yalan söylemek caizdir. Mesela içki içen veya başka bir günah işleyen kimseye sen günah mı işliyorsun diye sorduklarında, kötü örnek olmamak için, hayır günah işlemedim diyebilir. Bir hadis-i şerif meali şöyledirKötü şeyler yapan, bunları gizlemeye çalışsın! [Hakim] Büyükler yalan söylemek gerekince, sözün manasını değiştirerek, doğru söylemeyi tercih etmişlerdir. Mesela Muaz ibni Cebel hazretleri, vazifesinden dönünce, hanımı Bu kadar çalıştın, zekat topladın, bize ne getirdin? dedi. O da, Beni gözeten vardı, bir şey getiremedim dedi. O, gözetenden Allahü teâlâyı kastetti. Hanımı ise, Hazret-i Ömer?in onu kontrol eden birini gönderdiğini sandı. Hanımı, Hazret-i Ömer?in evine gidip, kızarak, Muaz, Resulullahın ve Ebu Bekr-i Sıddık?ın yanında emin idi. Siz niçin onun peşine adam takıyorsunuz? dedi. Hazret-i Ömer, Hazret-i Muaz?dan işin aslını öğrenince, hanımına bir miktar hediye yalan uyduranlarSual Yalanın caiz olduğu yerler var. Adam, bunu ruhsat bilerek, ne kuyruklu yalanlar savuruyor. Ana babasına ve diğer büyüklere karşı akıl almaz yalanlar uyduruyor. Bazen de yalanı meydana çıkınca şaka yaptım diyor. Yalan dinimizde büyük günah değil midir?CEVAPYalan Kur?an-ı kerimde de, hadis-i şeriflerde de büyük günah olarak bildirilmektedir. Bir âyet-i kerime meali şöyledirAllah?ın âyetlerine inanmayanlar, ancak yalan uydurur. [Nahl 105]Görüldüğü gibi yalan söylemek imana zıttır. Dört hadis-i şerif meali şöyledirYalan, imana aykırıdır. [Beyheki] Yalan, münafıklık alametidir. [Buhari]Şu üç şeyden biri bulunan kimse, namaz kılsa da, oruç tutsa da münafıktır Yalan söylemek, sözünde durmamak, emanete hıyanetlik. [Buhari, Ebu Davud]Müminde her huy olabilir. Ama, hain olmaz ve yalan söylemez. [İbni Ebi Şeybe, Bezzar]Yalanın zararları ile ilgili birkaç hadis-i şerif meali de şöyledirYalan, Cehennem kapılarından bir kapıdır. [Hatib]Yalandan sakının! Çünkü yalan günaha, günah da Cehenneme sürükler. [Buhari]Yalan rızkı azaltır. [İsfehani, Ebuşşeyh]Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona hıyanet ve yalan söylemez. [Tirmizi] Danışana, yalan söyleyen ona hıyanet etmiş olur. [İbni Cerir]Güldürmek için, şakadan da olsa yalan söylemek de caiz değildir. Bir hadis-i şerif mealiİnsanları güldürmek için yalan söyleyenlere, yazıklar olsun! [Ebu Davud]Hazret-i Abdullah bin Âmir anlatır Ben küçükken, Resul-i Ekrem evimize gelmişti. Oynamaya giderken, annem bana, Abdullah gel, sana bir şey vereceğim dedi. Resul-i Ekrem, Ona ne vereceksin? buyurdu. Annem de Hurma vereceğim dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz buyurdu ki Eğer bir şey vermeyip aldatmak için söyleseydin, yalan günahı yazılırdı. [Şir'a]NOT; İNTERNETETN ALINTIDIR Yalan, daha konuşmaya başlamadan önce kazanılan davranışlardan biridir. Bir bebeğin yalancıktan ağlayarak’ o an istediğini yerine getiren anne babasına karşı bunu kullanmaya başlaması, yalanın hayatımızın tam da içinde olduğunu bize gösteren göstergelerdendir. İnsan bazen istediklerini yaptırmak, bazen sevdiklerini üzmemek, bazen ilişkisini bozmamak için yalana başvurur. Peki, bizi yalan söylemeye gerçekten iten faktörler nelerdir? Emsey Hospital Psikiyatri Uzmanı Dr. Orhan Karaca, kişiyi gerçeğin açığa çıkması durumunda huzursuz eden iç dinamikleri sıraladı Gerçeğin açığa çıkmasından ve umduğu sonucun tersiyle karşılaşmaktan korkan herkesin yalan söyleme eğiliminin bulunduğunu ifade eden Dr. Orhan Karaca, yalan söyleyen kişilerin kendilerine “Neden yalan söyledim?” sorusunu sormaları gerektiğini belirtti. Doğrunun kötü sonuçlar doğuracağından korkan insanların çoğu bedeli aslında doğru, dürüst ve dobra olamayışları ile öderler diyen Dr. Karaca, yalanların üzerine kurulu bir dünyanın yapay huzuru, doğruların sağladığı hazzın yerini tutamaz dedi. Dr. Karaca, doyumlarını yalanla sağlamak isteyen kişilerin etraflarına ödettikleri bedelin boyutunu düşünerek hareket etmelerini gerektiğini tavsiye etti. Dr. Orhan Karaca, kişileri yalana iten 9 önemli nedeni açıkladı 1. Hata yapma korkusu “El alem ne der?” Başkalarının kendisi hakkında olumsuz düşünmesine aşırı duyarlı olma ve eleştiriye tahammülsüzlük kişiyi yalana itebilir. Bir nevi kişinin içten içe zaten bildiği yetersizlik ve başarısızlık düşüncelerinin yüzüne vurulmasından korkması, hep başkasının doğrusunu yapma çabası kişiye yalan söyletebilir. Bu kişilerin başkalarının düşüncelerine neden bu kadar duyarlı olduklarının anlaşılması, gerekli çözümlemenin yapılıp kişinin otomatikleşmiş olan yanlış inanışlarının düzenlenmesi gerekir. 2. “Önce ben ve benim önceliklerim” Ön planda olma arzusu, ikinci plana düşme korkusu, hırsları doğrultusunda hedeflerine ulaşmak için her yolu kendine mübah görmek de kişiyi yalana sevk edebilir. Burada yalan, kişinin kibri için kullandığı bir maymuncuktur. Bu kişilerin sınır sorunları tespit edilip, diğerleri ile daha eşitlikçi bir çerçevede yaşamaları konusunda görüşmeler yapmak gerekir. 3. “Mutlaka üste çıkmalıyım” Güçlü olanın zayıf olanı alt ettiğine, dünyanın güvensiz bir yer olduğuna ve ezilen olmak yerine ezen olmayı tercih etmek de kişiyi yalana itebilir. Bu kişilerin zihinleri sömürmek ve sömürülmek ekseninde çalışır. Kendileri için güvenli ve avantajlı olana ulaşmak için kolayca yalana başvurabilirler. Bu kişiler için yapılması gereken içine düştükleri “vahşi doğa” algısını rehabilite etmektir. 4.”Rüya bitecek” Bazı kişiler ise içinde bulundukları konforlu, her şeye kolayca ulaşabildikleri yaşam tarzının kaybolmasından endişe ederek yalana yönelirler. Bir prens ya da prenses gibi büyütülen, zoru sevmeyen kişiler, içinde bulundukları rüyanın devamı için yalana başvurabilirler. Bu kişiler için yapılabilecek en iyi şey emek vermenin, zoru başarmanın ve kendi başına becerebilmenin hazzını yaşayabilmelerini sağlamaktır. 5. “Seni kaybetmeyi göze alamam” Sevilen kişilerle bağın sarsılması endişesi de kişiyi yalana sevk edebilir. Kişi gerçekler ortaya çıktığında sevdiği kişilerle arasındaki bağın kopacağını düşünerek, bu terk edilme riskini ortadan kaldırmak için bir şeyler yapmaya çalışır. İlk yapacağı şey süreci, korkularını dindirecek şekilde manipüle etmek ve kendini rahatlatacak şekilde kontrolü sağlamaktır. Bu durum kimi zaman karşıdakini hoşnut etmek için her türlü ödünü verebilme düzeyine kadar ulaşabilir. Bu kişiler için yapılabilecek şeyler korkularının gerçek olup olmadığının çözümlemesini yapabilmesini sağlamak, kendini ifade etmenin, düşüncelerini açık açık söylemenin, gerektiğinde kendini savunmanın, hakkını korumanın yanlış olduğu algısını kırmaktır. 6. “Sen gidersen beni kim yönetecek?” Başkası olmadan hayatını yönetemeyeceğine, kendi başına kalmanın bir felaket olduğuna inananlar da diğerleriyle kurdukları bağımlı ilişki biçimi tehlikeye girdiğinde sıkıntı yaşayabilirler. Kendilerini vagon gibi hisseden bu kişiler için hayattaki en önemli şey bir lokomotifin ardına takılmaktır. Bu kişiler ihtiyaç duydukları lokomotifi kaybetmemek ya da kaybettilerse yenisini bulmak için yalana başvurabilirler. Bu kişilere felaket olarak algıladıkları bağımsızlığın güzelliklerini hissettirmek, kendi başına bir duruş sergilemesi konusunda yardımcı olmak yararlı olacaktır. 7. “Eyvah dışlanıyorum” Gerçeklerin ortaya çıkması durumunda yalnız kalacağını düşünmek de kişiyi yalan söylemeye itebilir. Çünkü kişi içten içe zaten dışlanmaya meyilli, diğerleriyle kaynaşma sorunu olan biri olduğunu hisseder. Kendine ait ufak bir farklılığın bile toplumda ciddi tepkiler oluşturacağını düşünüp, diğerlerinin tepkilerinden korkup bu farklılıkları gizlemek ister. Kalabalığın içinde kendilerini yalnız hissedebilirler, kendilerini ikinci planda hissederler. Sosyal temasın olduğu her yerde savunmaya geçme eğilimi vardır. Bu kişilerde yeterince tatmadıkları aidiyet hissi ve duygu paylaşımı üzerine çalışmak yararlı olur. 8. “Ona bir şey olmasına dayanamam” Özellikle aşırı iç içe olan ailelerde yetişen fedakar kişiler, ailenin diğer fertlerinin üzüntülerine aşırı duyarlı olabilirler. Aşırı iç içe olunan kişinin üzülmesini felaket gibi algılayabilirler. Bu kişilerle diğerlerinin acısına neden bu kadar duyarlı oldukları ve ufak üzüntüleri bile önlemek için neden bu kadar çaba sarf ettikleri çalışılmalıdır. 9. “Gerçekle yüzleşemem” Eğer gerçekle yüzleşmek kişiye ağır gelecekse kişi gerçekle yüzleşmek yerine gerçeğin uzağında yapay bir noktada durup, hali hazırda bulunduğu duruma mantıklı açıklamalar getirmeye çalışabilir. Bu durum dışarıdan yalan söylemek gibi görünse de aslında kişinin incinebilirliğinin göstergesidir. Çünkü kişinin gerçekle yüzleşebilecek kendiliği, karşı karşıya olduğu sorundan daha zayıftır. Bu kişilerin incinmişliğine ulaşmak için ilk önce dışarıdaki kabuğu kırmak gereklidir. Kabuğu kırarken oldukça hassas davranmak kişinin incinmişliğine giden en kısa yoldur. Yalan’ doğuştan mıdır yoksa sonradan mı kazanılır? İNDİR Muhterem Kardeşlerim bu gün Dinimiz İslam’ın Sakınılmasını İstediği Davranışlar konulu bir sohbet yapmak istiyorum. Dinimizde Söylemek ve Hile Yapmak 2. Gıybet ve İftira 3. Hırsızlık 4. Haset Etmek 5. Alay Etmek 6. Büyüklenmek Kibir 7. Kötü Zanda Bulunmak 8. Başkalarının Kusurlarını Araştırmak 9. Anne, Baba ve Büyüklere Saygısızlık Gibi başlıklarla ele alıp sonunda Kötü Davranışlar Karşısında neden Duyarsız Kalmamamız gerektiği ni belirtmeye çalışacağız. ​ Muhterem kardeşlerim Ayet ve hadisler işiğinde bu maddeleri hep beraber inceleyelim. Söylemek ve Hile Yapmak Yalan, gerçeğin karşıtı, kişinin doğruluktan ve dürüstlükten ayrılması, olmayan bir şeyi olmuş gibi göstermesi demektir. Hile ise, aldatma ve sahtekârlık anlamlarına gelir. Örneğin hasta olmadığı halde hastaymış gibi davranmak, bilmediği soruyu, kopya çekerek cevaplamak, ürünlerin içine sahte ve kalitesiz maddeler karıştırmak, gibi şeyler hiledir. Yalan söyleyen ve hile yapan kişinin onur ve saygınlığı zedelenir. Böyle bir insanın çevresiyle barışık, sağlıklı ve özgüven içerisinde yaşaması mümkün değildir. Sürekli yalan söyleyen ve insanları aldatan kişinin toplumda saygın bir yerinin olması düşünülemez. Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا اتَّقُوا اللهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيدًا “Ey İman edenler! Allahtan Korkun ve doğru söz söyleyin.”[1] Bir başka ayeti Kerimede ....... وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ “Yalan sözden kaçının.”[2] buyurmuştur. Peygamberimiz de; إِنَّ الصَّدْقَ يَهْدِي إِلَى الْبِرِّ وَإِنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إِلَى الجَنَّةِ ، وَإِنَّ الرَّجُلَ ليصْدُقُ حَتَّى يُكتَبَ عِنْدَ اللَّهِ صِدِّيقاً ، وإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الفجُورِ وَإِنَّ الفجُورَ يَهْدِي إِلَى النَّارِ ، وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَكْذِبُ حَتَّى يُكتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّاباً » “Şüphesiz ki sözde ve işde doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk doğrucu diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya fücûr sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı kezzâb diye yazılır.”[3] buyurmuştur. Bireyler arasında güven duygusunu ortadan kaldıran yalan ve hile; aileleri parçalayan, komşuluk ilişkilerini engelleyen toplumsal bir hastalıktır. Adaletin gerçekleşmesi için gerekli olan şahitlik kurumu, yalan yere yapılan şahitlikle zedelenir ve haklı ile haksızın ayırt edilmesi önlenir. Haklı hakkını alamaz, suçlu da cezalandırılamaz. Bu gibi durumlar toplumda huzursuzlukları artırdığı gibi, birçok suçsuz insanın da sıkıntıya düşmesine neden olur. Yalancı küçük bir çıkar için, başkalarına yalan söyleyerek onları aldatır. Böylece hem kendi onur ve saygınlığını zedeler hem de başkalarına zarar vermiş olur. Yalan söyleyen kişi kendisine olan saygı ve güvenini yitirir. İçinde gizlediği gerçek, sürekli onu rahatsız eder. Değerli Kardeşlerim insan neden yalan söyler elbette ki Yalan söylemenin çeşitli nedenleri vardır. Bazı yalancılar bir çıkar sağlamak veya birilerini korumak için yalan söylerler. Bazıları ise övünmek veya önemli olduklarını anlatmak için yalan söylerler. Özü sözü doğru olan, inancının gereğini yerine getiren insanlar toplum tarafından sevilirler. Yalancılar ise toplumun huzurunu kaçırırlar. Toplumda güven duygusunun zedelemesine neden oldukları için hiç kimse tarafından sevilip sayılmazlar. Yalan yere yemin etmek ise yalana Allah-ı şahit göstermek olduğundan çok daha büyük bir günahtır. İslam’ın kurallarına uymak isteyen bir kişi kesinlikle yalanın ve hilenin her çeşidinden uzak durmalıdır. Kendisi ve yakınlarının zararına bile olsa hiçbir zaman doğruluktan ayrılmamalıdır. Doğruluğun ödülünün mutlaka Allah tarafından verileceğine inanmalıdır. Aile yaşamında, ticarette, memurlukta, idarecilikte, devlet ve ulus hizmetinde, kısacası toplumun her kesiminde insanların birbirlerine karşı doğru ve dürüst olması herkes için bir görevdir. İnsanlar arasında güvensizlik meydana getirecek bir davranış olan yalan ve hileden kaçınmalı ve uzak durmalıyız. Kardeşlerim Sakınılması gereken diğerbir manevi hastalık 2. Gıybet ve İftira Dinimize göre bir kimsenin, yüzüne karşı söylendiği takdirde üzüleceği eksik ve ayıp taraflarını arkasından konuşmak demek olan gıybet ve dedikodu çok kötü bir davranış olarak nitelendirilmiştir. Arkasından konuşulan kimse hakkında söylenenler doğru ise bu gıybet, eğer doğru değilse bu iftira olur. Kur’an-ı Kerimde; يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنَ الظَّنِّ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلاَ تَجَسَّسُوا وَلاَ يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللهَ اِنَّ اللهَ تَوَّابٌ رَحِيمٌ “Ey iman edenler! Birbiriniz hakkında, yersiz zanda bulunmaktan kaçının. Çünkü bazı zan ve şüphe vardır ki, günahtır. Birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın ve birbirinizi arkadan çekiştirmeyin. Biriniz ölü kardeşinin etini yemek ister mi? Hayır, siz ondan iğrenirsiniz! Öyleyse adam çekiştirmekten de, öylece iğrenin ve yolunuzu Allah’ın kitabıyla bulmaya çalışın. Şüphesiz Allah, tövbeleri kabul eden ve acıyandır.”[4] buyurulmuştur. Çekiştirme, başkalarında yanlışlık ve eksiklikler arama alışkanlığıdır. İnsanların vücutlarında, elbiselerinde ve diğer özelliklerindeki eksiklerin alay konusu yapılmasıdır. Bazı insanlar kendilerinde bulunan kusurlara bakmadan başkalarının yanlış ve eksikliklerini araştırmayı alışkanlık edinirler. Böyle insanlar özel yaşamlarında da başarılı olamazlar. Çünkü gıybet, insanı diğer insanların gözünde küçük düşürür, insanlar arasındaki sevgi ve saygı ortamını bozar ve toplumdaki güveni zedeler. Gıybet, büyük bir ahlaksızlıktır. Zararı sadece gıybet yapana dokunmaz, bütün toplumu etkiler. Küskünlüklere sebep olur. İnsanlar birbirine düşman olur. Gıybet edilenin arkasından söylenen sözler onu inciteceği gibi, bu sözleri işitenler de onun hakkında doğru ya da yalan olduğunu araştırmadan kötü bir kanıya sahip olacaklardır. Böylece zincirleme olarak toplumda kötü izlenim yaygınlaşacaktır. Kafalar karışacak ve insanların birbirlerine olan bağlılıkları azalacaktır. İnsanlar diğer kardeşlerinin iyiliklerini anlatmalı, kötü alışkanlıklarını görmemeye çalışmalıdır. Kendi üstünlüklerinin başkalarını kötülemekle kanıtlanacağını zannedenler yanılırlar. Çünkü başkalarının kusurları bize hiç bir üstünlük kazandırmaz. Kendini övmek de aslında olgun insanın yapacağı bir iş değildir. Bunu bir de başkalarını kötüleyip yaparak daha da çirkin bir davranış içerisine girmiş oluruz. İftira, bir kimsenin işlemediği bir suçu işlemiş gibi göstermek, onu yalan ve haksız yere, kötü bir nitelikle vasıflandırmaktır. İftira insanlıkla bağdaşmayan çirkin bir huydur. Bir kimsenin onur ve saygınlığıyla oynamaktır. İnsanı çevresindekilere karşı küçük düşürdüğü gibi, çoğu zaman insanların haksız yere cezalandırılmalarına neden olduğu için adaleti zedeler. Bu açıdan iftira dinimize göre zulüm ve haksızlığın en büyüğü sayılmıştır. Namuslu insanlara ve özellikle kadınlara iftirada bulunmak büyük bir günah sayılmış ve kesinlikle yasaklanmıştır. Kerim kitabımızda Yüce Allah iftira hakkında şöyle buyurmuştur; وَمَنْ يَكْسِبْ خَطِيئَةً اَوْ اِثْمًا ثُمَّ يَرْمِ بِهِ بَرِيئًا فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبِينًا “Ama kim bir hata yapar ve günah işler de sonra onu suçsuz bir kimsenin üstüne atarsa, elbette o kimse bir iftira suçunu ve apaçık bir günahı da sırtına yüklenmiş olur.”[5] Kardeşlerim Başkalarını kötülemek suretiyle hiç bir yarar sağlanamaz. Böyle kötü huylu kimselere güvenilmez. İnsan, başkalarını kötüleyerek yücelemez. Aslında böyle kişiler kendilerini kötülemiş olurlar. Diğer insanların gözünde güvenilmez duruma düşerler. İftira bir kere insanlar arasında yayılınca bir daha onun doğru olup olmadığı zor anlaşılır. Böylece namuslu ve onurlu insanlar hakkında başkalarının içinde bir kuşku uyanır. Bu şüphenin izi kolay- kolay silinmez. Bunun için iftira insanın onur ve saygınlığına saldırı sayılmıştır. İftira insanların birbirlerini sevmesini, karşılıklı güveni engelleyen çirkin bir davranıştır. Bize düşen başkalarını kötüleyerek, bir şey elde etmeye kalkışmamak, iftira yoluyla zulüm ve haksızlığa yol açmamaktır. İnsanların onur ve haysiyetini zedeleyecek her türlü davranıştan kaçınmalı, doğruluktan ayrılmamalıyız. Kardeşlerim İslam’ın Sakınılmasını İstediği Davranışlar bir diğeri de 3. Hırsızlık Hırsızlık insan onurunu ayaklar altına alan çok kötü bir davranıştır. Bu yüzden bütün dinler, birinin başkasına ait bir eşyayı gizlice kendi üzerine almasını büyük bir günah ve büyük bir suç saymıştır. İlâhi dinlerin önemli yasalarından biri çalmamaktır. Bir kimsenin kamuya ait malları kendi zimmetine geçirmesi, bir çocuğun babasının cebinden habersiz para alması, bir öğrencinin arkadaşına ait bir eşyayı bilerek kendi çantasına koyması birer hırsızlık örnekleridir. Güçlü karaktere sahip olan insanlar, asla hırsızlık yapmazlar. Aynı şekilde Allaha ve ahiret gününe inanan biri, başkasına ait bir mala el uzatamaz. Çünkü hırsızlık yaparken kimse görmese bile Allahın onu gördüğünü ve bu kötü işten dolayı hesaba çekileceğini bilir. Peygamberimiz, ona tabi olmaya gelen insanlardan hırsızlık yapma da dahil olmak üzere bir çok kötülükten uzak duracaklarına dair söz alırdı. Bu konuda Kerim Kitabımızda Allahın emri vardır يَآاَيُّهَا النَّبِىُّ اِذَا جَآءَ كَ الْمُؤْمِنَاتُ يُبَايِعْنَكَ عَلَى اَنْ لاَ يُشْرِكْنَ بِاللهِ شَيْئًا وَلاَ يَسْرِقْنَ وَلاَ يَزْنِينَ وَلاَ يَقْتُلْنَ اَوْلاَدَهُنَّ وَلاَ يَأْتِينَ بِبُهْتَانٍ يَفْتَرِينَهُ بَيْنَ اَيْدِيهِنَّ وَاَرْجُلِهِنَّ وَلاَ يَعْصِينَكَ فِى مَعْرُوفٍ فَبَايِعْهُنَّ وَاسْتَغْفِرْ لَهُنَّ اللهَ اِنَّ اللهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ “ Ey peygamber! Mü’min kadınlar ne zaman sana gelip, bundan böyle Allah’tan başka hiç birşeye ilahlık yakıştırmayacaklarını, hırsızlık yapmayacaklarını, zina etmeyeceklerini, çocuklarını öldürmeyeceklerini, başkasının çocuğunu sahiplenerek kendi kocasına isnat etmemek ve sana iyi işler işlemekte, karşı gelmemek üzere, bağlılıklarını bildirirlerse, onların bağlılık taahhütlerini kabul et ve Allah’tan, onların günahlarının bağışlanmasını dile. Çünkü Allah, çok bağışlayan ve çok acıyandır.”[6] Değerli müminler Yoksulluk, insanları hırsızlığa yönlendiren en büyük etkendir. Bu yüzden, yoksul duruma düşmemek için çok çalışmalıyız. Diğer yandan zengin olan insanlar, yoksul olan kimselere yardım elini uzatmalı, onların hırsızlığa mecbur olmalarını önlemelidir. İslam dini, açlık ve aşırı yoksulluk sebebi olmaksızın büyük paralar veya kıymetli eşyalar çalan hırsızlar için çok ağır cezalar koymuş, onları caydırmak istemiştir. Ancak bu ceza, açlıktan dolayı örneğin bir ekmek vb gibi şeyler çalanlara uygulanmaz. Böyle durumlarda İslam dini hırsızı değil, onu bu kötü işe bulaşmasına sebep olan varlıklı insanları sorumlu tutar. Çünkü onlar kendi fakirlerini sahiplenip, onlara yardım elini uzatmış olsalardı, onlar böyle bir suçu işlemeyecekti. Bir arkadaşının kalem veya silgisini çalan bir öğrenci çoğunlukla kendini o da benim şu eşyamı çalmıştı şeklinde savunmaktadır. Bu kesinlikle geçerli bir sebep değildir. Yapılan bir hırsızlığın karşılığı yine hırsızlık olamaz. Böyle yapıldığı zaman hırsızlık olayları daha da yaygınlaşır ve bu durum güven ortamını tehdit ettiğinden hepimiz rahatsız olur ve üzülürüz. Ne olursa olsun, hırsızlık gibi bir suçla adımıza gölge düşürmemeli, bu kötü huyun bizde yer edinmemesi için, hırsızlığın panzehiri olan başkasına hediye verme, ikramlarda bulunma gibi davranışları kazanmaya çalışmalıyız. Kardeşlerim Haset Etmek Kıskançlık gibi manevi hastalıklardan uzak durmalığız. Haset Bir kimsenin sahip olduğu mevki, şan, şöhret, mal, mülk gibi özelliklerini çekememek bunlardan rahatsız olmak ve o kişinin elinden bütün bunların gitmesini istemek demektir. Kıskançlık, pek çok kötülüğü beraberinde getiren önemli bir ruh hastalığıdır. Kötü huyların başıdır. İnsanlar arasındaki düşmanlıklar, kibir, kendini beğenme gibi bazı ahlaki rahatsızlıklar kıskançlık ve hasedi doğurmaktadır. Böyle insanlar başkalarının üstünlüklerini kendilerine yediremezler. Kıskançlık duygusu çoğu kez kıskanılan kimseye zarar vermeye kadar gidebilir. Kuranda; وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ "De ki ... Hasetçilerin kıskançlığından Allaha sığınırım.”[7] buyurulmuştur. Peygamberimiz de; إيَّاكُمْ والحسدَ ، فإنَّ الحسدَ يأكُلُ الحسناتِ كَما تَأْكُلُ النًارُ الحطبَ ، أوْ قال العُشْبَ » "Haset etmekten sakının. Zira, ateşin odunu veya otları yiyip bitirdiği gibi haset de iyilikleri yer bitirir." [8] buyurmuştur. Başkalarında görülen üstünlükleri kıskançlık duygusuna kapılmadan, takdirle karşılamak gerekmektedir. Bu üstünlüğün kendisinde bulunmasını istemek kıskançlık değil, gıptadır. Gıpta, başkasında gördüğü faziletlere imrenme anlamana gelir; “Mümin gıpta eder, münafık ise kıskançlık” sözü bu ahlaki durumu anlatmaktadır. Başkasında bulunan üstün özelliklere imrenmek ve onlara sahip olma gayreti içine girmek güzel ve desteklenmesi gereken bir davranıştır. Gıpta, bir bakıma insana umut aşılar ve onu tatlı bir yarış içine sokar. Kıskançlık ve haset ahlaklı bir insanda bulunmaması gereken kötü huylardandır. İnsanların güzel ve üstün özelliklerini kıskanmamalıyız. Evde kardeşimizi, okulda arkadaşımızı, işyerinde meslektaşımızı kıskanmamalıyız. Eksiklikler çalışma ve gayretle üstün özelliklere dönüşebilir. Kardeşlerim İslam’ın Sakınılmasını İstediği Davranışlar bir diğeri de 5. Alay Etmek Alay etmek; birini kusuru veya eksiği nedeniyle küçümseyerek sözle veya hareketlerle onu eğlence konusu yapmaktır. Alaycılığın altında genellikle, kendini büyük görmek; karşısındakini küçümsemek tavrı yatar. Alaycılık dinimizce yasaklanmıştır. Çünkü alay etmek güzel ahlaka uymaz. Biriyle alay eden kişi, kendisiyle alay edilmesinden ciddi anlamda rahatsız olur. Kuran'da şöyle beyan olunur يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا لاَ يَسْخَرْ قَومٌ مِنْ قَوْمٍ عَسَى اَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ وَلاَ نِسَآءٌ مِنْ نِسَآءٍ عَسَى اَنْ يَكُنَّ خَيْرًا مِنْهُنَّ وَلاَ تَلْمِزُوآ اَنْفُسَكُمْ وَلاَ تَنَابَزُوا بِاْلاَلْقَابِ بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ اْلاِيمَانِ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَاُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ “Ey iman edenler, bir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin, alay edilenler belki alay edenlerden daha hayırlıdır ve birbirinizi 'olmadık-kötü lakaplarla' çağırmayın. İman ettikten sonra günahlara dalmak ne kadar kötüdür!”[9] Kulaklarının veya yüzünün biçimi nedeniyle birisini alaya alanlar, bu çirkin davranışından vazgeçmelidir. Birinin sakatlığıyla eğlenen kişi şöyle düşünmelidir Benim ileride sakatlanmayacağıma garantim var mı Arkadaş grubu içinde birini küçük düşürmek için planlar yapmak; gizlice işaretleşmek, onun arkasından gülünç hareketler yapmak da alaycılığın bir çeşididir. Allah bir ayette sözle ve bakışla yapılan alaycılıkla ilgili olarak şöyle buyurmuştur وَيْلٌ لِكُلِّ هُمَزَةٍ لُمَزَةٍ “İnsanların arkasından çekiştirip duran, kaş-göz hareketleriyle onlarla alay edenlere yazıklar olsun!”[10] Alaycılığın zararları İnsanlarla çok alay eden kişi, sonunda kendi saygınlığını yitirir. Bu değişmez bir kuraldır “Gülme komşuna; gelir başına” Alay edilen kişi kendini kötü hisseder. Normalde yapabileceği bir işi yapamaz hale gelir; çekingen olur. Alaycılık arkadaşların arasını bozar. Alay edildiği için topluluk içinde küçük düşen kişi, intikam duygularıyla dolar. Alaya alınan birine gülmek, suça ortak olmak demektir. Böyle bir durumda Benimle alay edilseydi, yine gülebilir miydim acaba diye düşünmek gerekir. Samimi arkadaşlar arasında, aşağılama amacı taşımayan küçük şakalaşmalar, alaycılık olarak değerlendirilmez. Bu çeşit takılmalarda bile karşımızdakini incitmemeye dikkat etmeliyiz. İslam güzellik dinidir. İnsanların birbirine eliyle ve diliyle sıkıntı vermesini istemez. 6. Büyüklenmek Kibir de sakınmamız gereken yasaklar arasındadır. Bir insanın kendisini üstün ve büyük sanıp başkalarını aşağıda görmesi çok kötü bir huydur. İnsanın kendisini beğenmesi ve büyüklük taslaması İslam ahlakına uymaz. İnsanların birbirlerine karşı övünmeleri, başkalarını hor ve hakir görmeleri yanlış bir davranıştır. Tevazu sahipleri kendilerinden aşağı olanlara ve diğer insanlara küçük muamelesi yapmaz. Onları hor ve küçük görmezler. Kur’an da Hz. Lokmanın oğluna yaptığı öğüt şöyle anlatılmıştır; وَلاَ تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلاَ تَمْشِ فِى اْلاَرْضِ مَرَحًا اِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ “Kibirlenip insanlardan yüzünü çevirme. Yeryüzünde çalımla yürüme; çünkü Allah, kendini beğenip övünenlerin hiçbirini sevmez.”[11] Peygamberimiz de şöyle buyurmuştur; مَنْ يَتَوَاضَعُ للّهِ سُبْحَانَهُ دَرَجَةً يَرْفَعْهُ اللّهُ بِهِ دَرَجَةً. وَمَنْ يَتَكَبَّرُ عَلَى اللّهِ دَرَجَةً يَضَعْهُ اللّهُ بِهِ دَرَجَةً حَتَّى يَجْعَلَهُ فِي أسْفَلِ السَّافِلِينَ . "Kim Allah Teâla hazretlerinin rızası için bir derece tevazu izhar eder alçak gönüllü olursa, Allah, onu bu sebeple, bir derece yükseltir. Kim de Allah'a bir derece kibirde bulunursa, Allah da onu bu sebeple bir derece alçaltır, böylece onu esfel-i safilîne aşağıların aşağısına atar."[12] Kendini beğenme kibir ve gururun bir sonucudur. Sahip olduğu nimetlerin Allahtan geldiğini, yine bir gün yok olup gidebileceğini düşünmemektir. Kendini beğenenler, başkalarının aklını, fikir ve düşüncelerini, davranışlarını, hatta giyim ve kuşamlarını beğenmez. Onlara göre kendileri değerli, başkaları değersizdir. Bütün yüksek makamlara onlar layıktır. Kendini beğenmenin şeytanın özelliği olduğunu ve bu yüzden cennetten kovulduğunu unuturlar. Bu kötü huya sahip olan insanların bundan kurtulması için olgun ve erdemli insanlarla beraber olmaları ve kendi kusurlarını ve eksikliklerini görmeye çalışmalıdırlar. Kendi kusurlarını görmeyen insanların olgun bir ahlaka sahip olmaları imkânsızdır. Başkalarını hor görmenin en büyük nedenlerinden birisi kibirdir. Bir insanın diğer insanlara karşı kibirli davranması çok kötüdür. Üstünlüğün mal, servet, soy, evlat ve renkte değil dindarlıkta olabileceğini düşünenlerin kibirlenmesi düşünülemez. Fakat bilgisiz insanlar her zaman ellerindeki nimetleri kibirlenmek için bir neden olarak görürler. Kur’an-ı Kerimde bu konuda şöyle buyrulmuştur; وَلاَ تَمْشِ فِى اْلاَرْضِ مَرَحًا اِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ اْلاَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولاً “Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme, çünkü sen asla yeri yaramaz ve boyca da dağlara eremezsin”[13] Peygamberimiz de; أَ أخْبِرُكُمْ بِأهْلِ النَّارِ؟ كُلُّ عُتُلٍّ جَوَّاظٍ مُسْتَكْبِرِ “Cehennemlikleri size haber vereyim mi Onlar katı yürekli, malını hayırdan esirgeyen kibirli kimselerdir.”[14] buyurmuştur. Tevazu sahibi olmak müminlerin özelliklerinden ve İslam ahlakının temel kurallarındandır. İnanan insan, daima tevazu sahibi olmalı başkalarını hor görmemelidir. Çünkü sahip olduğu nimetler gelip geçicidir ve insanın başkalarını küçük ,hakir görmesi için herhangi bir neden yoktur. 7. Değerli müminler Kötü Zanda Bulunmaktan da kaçınmak gerek. Kötü zan, biri hakkında önyargılı bir şekilde kötü kanaat beslemek, onunla ilgili olumsuz tahminlerde bulunmaktır. Örneğin; paran kaybolduğunda, bir neden yokken arkadaşının çalmış olduğunu düşünmen, onun hakkında kötü zan beslemiş olmandır. Arkadaşı hakkında kötü zan sahibi olan birinin, ona karşı davranışları olumsuzlaşır; ters davranır; kırıcı olur. Oysa gerçek durum tahmin ettiği olmayabilir. Eğer sandığı gibi değilse, ters davrandığı ve kalp kırdığı için arkadaşının hakkına girmiş olur. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurur يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنَ الظَّنِّ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ "Ey inananlar, zannetmekten kaçının, çünkü kimi zanlar günahtır.”[15] Kötü zanda bulunmak dostların ve arkadaşların arasını açar; onları birbirine düşman eder. İnsanların güven duygularını zedeler. İnsanlarda kuşku uyandıracak davranışlardan uzak durmalı, insanlara karşı nedensiz yere olumsuz düşünceler beslememeliyiz. 8. Başkalarının Kusurlarını Araştırmak İnsanların kusurlarını araştırmak kötü bir hastalıktır. Sürekli kusur arayanlar, bir süreden sonra güzellikleri görme yeteneklerini zayıflatır; hiçbir şeyden mutlu olmaz hale gelirler. Her insanın dikkatinin dağıldığı; boş bulunduğu veya zayıf düştüğü zamanlar veya dönemler vardır. Böyle bir zamanda yaptığı bir kusurun insanlar arasında yayılması hiç kimsenin hoşuna gitmez. Kur’an-ı kerimde doğrudan وَلاَ تَجَسَّسُوا وَلاَ يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا “Birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın ve birbirinizi arkadan çekiştirmeyin.” [16] emir verilerek, kusur aramak dinimizce yasaklanmıştır. Peygamberimiz kusur aramayı hoş görmez; hatta birinin kusuruna şahit olan bir kimsenin onu gizlemesini isterdi. Peygamberimiz bunu şöyle ifade etmiştir ومن سَتَرَ مُسْلماً سَتَرَهُ اللَّهُ يَومَ الْقِيامَةِ “Bir müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter.”[17] Yakın arkadaşlar birbirine sırlarını anlatır. Bir kızgınlık anında bize emanet edilen sırları herkese yaymamamız gerekir. Bunu yapan kişi güvenilmez biri olarak kabul edilir 9. Muhterem Kardeşlerim Anne, Baba ve Büyüklere Saygısızlıktan da uzak kalmamız lazım. Anne baba ve büyüklerimiz bizim varlığımızın sebebidir. Onlar bizim en kıymetli varlıklarımızdır. Bizi dünyaya getiren, besleyip büyüten anne ve babamızdır. Anne ve babamızın, üzerimizde sayılamayacak kadar çok hakları vardır. Dinimizde Allaha kulluktan sonra en önemli görevlerin başında anne ve babaya saygı göstermek ve onlara iyilik etmek gelmektedir. Kur’an-ı Kerimde İsra Suresinin 23. ve 24. ayetlerinde Allah şöyle demektedir وَقَضَى رَبُّكَ اَلاَّ تَعْبُدُوا اِلاَّ اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَا اَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُلْ لَهُمَا اُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِى صَغِيرًا "Rabbiniz sadece kendisine kulluk etmenizi, anne ve babanıza iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine öf! bile deme. Onları azarlama. İkisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerine kanat ger ve Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara öyle rahmet et diyerek dua et." [18] Sevgili Peygamberimiz de bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır. رَغِمَ أنفُهُ رغمَ أنفُهُ رغمَ أنفُهُ، قيلَ مَنْ يَا رَسُولُ اللّهِ ؟ قال مَنْ أدركَ والدِيهِ عندَ الكِبرِ أو أحَدَهُمَا ثمّ لم يدخلْ الجنّةَ "Burnu sürtülsün, burnu sürtülsün, burnu sürtülsün" dedi. "Kimin burnu sürtülsün ey Allah'ın Resulü?" diye sorulunca şu açıklamada bulundu "Ebeveyninden her ikisinin veya sâdece birinin yaşlılığına ulaştığı halde cennete giremeyenin."[19] Bir başka hadisi şerifte ise رِضى الربِّ في رِضى الْوَالِدِ، وسخطُ الربِّ في سخطِ الوَالِدِ "Allah'ın rızası babanın rızasından geçer. Allah'ın memnuniyetsizliği de babanın memnuniyetsizliğinden geçer."[20] Anne ve babaya saygı konusunda neler yapmalıyız Anne babamıza daima iyi davranmalıyız. Onları incitecek, üzecek söz ve davranışlardan kaçınmalıyız. Onlara karşı tatlı dilli ve güler yüzlü olmalıyız. Onların deneyimlerinden yararlanmalı, onlara her konuda danışmalıyız. Çocuklarına helâl rızık yedirmek için gece gündüz çalışan anne ve babamıza karşı saygısızlıkta bulunmamalıyız. Her anne ve baba, çocuklarının iyi ahlaklı, saygılı ve başarılı olmalarını ister. Bu yüzden onlara karşı saygıda kusur etmemeliyiz. Büyüklere Saygı Aile büyüklerimize karşı gösterdiğimiz sevgi ve saygıyı diğer büyüklerimize de göstermeliyiz. Büyüklerimiz, yılların birikimi ile birçok bilgi ve tecrübeye sahiptirler. Onların öğütlerine önem verip, bilgilerine saygı göstermeliyiz. Dinî bayramlarda ziyaretlerine gidip, onların hayır dualarını almalıyız. Hasta olduklarında ziyaret etmeli geçmiş olsun dileklerimizi iletmeliyiz. Otobüs, tren, vapur gibi toplu ulaşım araçlarında onlara yer vermeli, cadde geçişlerinde onlara yardımcı olmalıyız. Sevgili Peygamberimiz لَيْسَ مِنَّا مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرَنَا وَيُوقِّرْ كَبِيرَنَا "Küçüklerine merhamet etmeyen, büyüklerine de saygı göstermeyen bizden değildir."[21] buyurmuştur. Muhterem kardeşlerim Kötü Davranışlar Karşısında Duyarsız Kalmayalım ​Allah, bizi şeytanın düşmanlığına, hile ve aldatmacalarına karşı uyarmıştır; Çünkü اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّا اِنَّمَا يَدْعُوا حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ اَصْحَابِ السَّعِيرِ “Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman tanıyın. O kendi taraftarlarını, ancak cehennemliklerden olmaya çağırır..” [22] يَعِدُهُمْ وَيُمَنِّيهِمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلاَّ غُرُورًا “Şeytan onlara vadeder. Onları olmayacak kuruntulara düşürür. Şeytanın kendilerine vadettiği şeyler ise aldatmacadan başka bir şey değildir.” [23] Şeytanın insanları kendi yoluna çağırması sonucu insanlar birbirlerini aldatmamalı, birbirlerinin ayıplarını araştırmamalı, cimrilikten uzak durmalı, fitne ve fesada sebep olmamalı, gıybet ve dedikodu yapmamalı, haksızlık, hased ve kıskançlıktan uzak durmalı, iftira ve yalandan sakınmalı, kibirlenmemeli ve kendini beğenmemeli, kin ve intikamcı olmamalı, iki yüzlülük yapmamalı, gösteriş içerisinde bulunmamalı, zina ve zulümden uzak durmalı, adam öldürmemeli kısaca kötülük adına ne varsa hepsinden uzak durmalı ve ahlakını güzelleştirmeye çalışmalıdır. Doğrunun yanında yer almalı, edepli ve hayalı olmalı, iyilik, şefkat ve merhamet duyguları içerisinde olmalı, nefsinin arzu ve isteklerine dur demesini bilmeli, günah işlediği zaman tövbe etmeli ve kovulmuş olan şeytanın kötülüğünden Allaha sığınmalıdır. Allah her insanı kendi yaptıklarından sorumlu tutmuştur; bununla birlikte hepimiz toplumlar halinde yaşadığımız için, birimizin yaptığı bir iş veya davranış diğer insanları etkilemektedir. Yanlış ve sakıncalı iş ve davranışlar, toplum tarafından tepki görmediğinde yaygınlaşır, ileri aşamada herkesi tehdit eder hale gelir. Toplumda yalnız kötülerinizin başına gelmeyip herkesi etkileyecek olan beladan korkun Kur’an-ın Müslümanlara yüklediği sorumluluklardan biri de iyiliği yaygınlaştırmaya; kötülüğü engellemeye çalışmaktır Bu nedenle Yüce Allah şöyle buyurmuştur يُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلاَخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِى الْخَيْرَاتِ وَاُولَئِكَ مِنَ الصَّالِحِينَ “Onlar Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, doğru olanı emreder, eğri olandan alıkoyarlar ve hayırlı işlerde birbirleriyle yarışırlar. İşte bunlar dürüst ve erdemli Allah’la barışık düzgün hayat yaşayan kimselerdendir.."[24] Unutmayalım İyilikler ilgiyle büyür, yaygınlaşır; İlgisizlikten yalnızca kötülük azgınlaşır. Not Bu vaaz Ali Kuzudişli ve Dr. Mustafa Akman’ın yazılarından istifade edilerek hazırlanmıştır. Kadir HATİPOĞLU [1] Ahzab 33/70 [2] Hac 22/30 [3] Buhâri, Edeb 69; Müslim, Birr 103-105. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 80; Tirmizi, Birr 46; İbni Mâce, Mukaddime 7; Duâ 5 [4] Hucurat 49/12 [5] Nisa 4/112 [6] Mümtehine 60/12 [7] Felak113/ 5 [8] Ebû Dâvûd, Edeb 44. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 22 [9] Hucurat Suresi, 49/11 [10] Hümeze Suresi, 104/1 [11] Lokman 31/18 [12] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları 17/581. [13] İsra 17/37 [14] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları 14/457-458. [15] Hucurat 49/12 [16] Hucurat 49/12 [17] Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58. Ayırca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 38; [18] İsra Suresi17/ 23. ve 24 [19] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları 2/483. [20] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları 2/484 [21] Tirmizî, Birr 15, 1920; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları 10/157. [22] Fatır35/ 6 [23] Nisa 4/120 [24] Al-i İmran 3/114 Alıntı Misafir adlı kullanıcıdan alıntı islam dininin yasakladığı davranışlar 1. DİNİMİZİN SAKINMAMIZI İSTEDİĞİ BAZI KÖTÜ DAVRANIŞLAR Yalan Söylemek ve Hile Yapmak Dinimiz kişiye ve topluma zararlı olan tutum ve davranışlara elbette izin vermez. Allah, insanları yalandan kaçınmaya ve doğru olmaya çağırır. Nitekim Kuran'da şöyle buyrulmaktadır ''... Yalan sözden kaçının!'' , ''...Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!'' 2 Yüce Allah, doğruluğu, adaletle hükmetmeyi, yalan ve hileden uzak durmayı herkesten istemektedir. Peygamberimiz de doğruluğa sarılmayı emretmektedir .0, doğruluğun iyiliğe, iyiliğin de cennete; yalanın kötülüğe, kötülüğün ise, cennetten mahrum edeceğini Bu demektir ki, insan, yalan söylemeyi alışkanlık haline getirirse, kötülüklere yakın olur. Bunun sonunda da cezalandırılır. Aklını kullanan herkes, yalan ve hilenin ne kadar kötü olduğunu bilir. Ancak, aklını iyi kullanamayanlar, yalan ve hile ile elde ettikleri geçici yararları kar zannederler, halbuki, onlar zarar etmişlerdir. Gıybet ve İftira Gıybet, bir kimsenin yüzüne karşı söylendiğinde üzüleceği eksiklerini ve hatalarını arkasından konuşmaktır. Dinimizde, başkalarının gıybetini yapmak kusurunu aramak yasaklanmıştır. Bu konuda Yüce Allah, Kuran'da şöyle buyurmaktadır ...Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz, diğerinizi arkasından çekiştirmesin...''1 iftira ise, kelime anlamıyla bir kimseyi yapmadığı bir kötülükle suçlamak demek tir. iftira etmek ahlaksızlıktır. 0, ne insanlığa, ne de Müslümanlığa sığar. iftira edenler zulme yol açar, kötülüğe alet olurlar. iftira etmek, aynı zamanda, kul hakkı almaktır, Kul hakkı alanlar, başkalarının "ahını alırlar. Onlar da mutlaka karşılığını görürler. Hırsızlık Hırsızlık, sözlükte "kendine ait olmayan bir şeyi çalıp, kendine mal etme işi" di ye tanımlanmaktadır. İslamiyet, her ne şekilde olursa olsun, bir kimsenin başkasına ait mala el uzatmasını yasaklamıştır. Bu bakımdan, hırsızlık, çalıp-çarpma, gasp, haksız kazanç, rüşvet, hileli kazanç, eksik tartı ve ölçü hepsi haramdır. Başkalarının kapılarını dinlemek, evlerinin içini gözetlemek de göz ve kulak hırsızlığıdır. Öğrencilerin kopya çekmesi de haksız kazançtır, bir başka çeşit hırsızlıktır. Kopya şahsiyeti zedeler, kişinin kendine güvenini yitirmesine yol açar. Kıskançlık Kıskançlık yani haset, bir arkadaşımızın veya başkalarının başarılarını çekememektir. Onların yaptıkları, başardıkları işler karşısında eziklik duymaktır. Başkalarının üstünlüklerini çekememek, kötü bir huydur, ruhsal bozukluktur. çoğu kıskanç kişiler, bazen çılgınca işler de yapabilirler. Kıskançlık, onları saldırgan yapar. Yahut kıskandığı kişiye akıl almaz zararlar vermesine yol açar. Ama sonunda yine de kıskanç olan kişinin kendisi zarar görür. Kuran’ı kerim, kıskançlığı reddederken, aç gözlülükten korunmuş kimselerin gerçek mutluluğa ulaşacaklarını bildirir. 2 Başkalarını kıskanmamalı, onlara imrenmeliyiz. imrenmek, onların iyi hallerine özenmek demektir. imrenilecek insanları da takdir etmek gerekir. Ahlak açısından buna "gıpta etmek" denir. Peygamberimiz de bunu teşvik etmiştir. insan gıpta ederek yükselebilir. Alay Etmek İstihza yani alay etmek, bir insanı hor görmedir yahut bir insanla söz, yazı veya hareketle eğlenme, onu aşağılama demektir .Alay etmek, İslam hoş görmediği davranışlardandır. Alay etmek de ruhsal bir rahatsızlıktır. Yalancılık gibi, kıskançlık gibi alay etmek de insanı içten içe çökertir. Alay ettiği kişilerin düşmanlığını çeker. Herkes ondan uzak durmak ister. insan kendini büyük görmezse, alay etme alış kanlığından kurtulabilir. Bunun gibi insan kişiliğine saygı duyarsa, yine bu hastalık tan kurtulabilir . Büyüklenmek Kibir Kibir, kelime olarak büyüklük, büyük olma, kibirlenme, büyüklük taslama ve kendini başkalarından üstün tutma gibi anlamlara gelir. Kibir, İslam'da kötü huyların başında gelir. Tehlikeli bir davranış olan kibir, insanlar arasında kin doğurur. Toplum sal uyuşma ve kaynaşmayı baltalar, dostların gönüllerine nefret sokar. Zira kibirli in san, kendisi için sevip istediğini öteki Müslümanlar için istemez. Kibirde benlik iddi ası bulunduğundan böyle birisi alçak gönüllü olamaz. Bundan dolayı kibiri ve kibirli insanı hiçbir din hoş görmez. Büyüklenen, böbürlenen kişi, hem çevresinde hem de toplumda sevilmez. Çünkü böyle bir kişi, herkese tepeden bakar. Kendi dışındaki in sanları hakir görür. Hep kırıcı ve yıkıcı bir tavır içinde olur. insanlar arasında büyüklenen, böbürlenen kişileri Yüce Allah, şu şekilde uyar maktadır. "...Yeryüzünde böbürlenerek yürüme..." 1 Yine Kuran'da Allah, "...0 Allah büyüklük taslayanları asla sevmez." 2 buyurarak, kibirlileri sevmediğini belirtmektedir . Kötü Zanda Bulunmak insanlar, kusursuz değildir. Bazen en yakın dostumuz bile, bize karşı kırıcı ve incitici davranışlarda bulunabilir. Ancak bu gibi olayları büyütüp o dostumuz hakkın da kötü zanda bulunmamız, dostluk bağlarını koparabilir. Bu doğru bir davranış değildir. Yüce Allah, değil kötü zan, hatta zandan bile kaçınmak gerektiğini Kuranıkerim’de şöyle belirtmiştir; "Ey iman edenler! Zandan çokça kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin." 3 Burada kaçınmamız istenen zan, kötü zandır. Ancak iyi zanda bulunmak gerekir. Aksi halde Allah'ın sevmediği davranışı yapmış oluruz. Gerçek mümin, kendisine karşı yapılan her kırıcı ve incitici davranışlara karşı kötü zanda bulunmamalıdır. Mümin dostlarını hemen terk etmemelidir. Çünkü dost kazanmak zor; ama kaybetmek kolaydır. Başkalarının Özel Hayatını Araştırmak İslam, Özel hayatın gizliliğine saygı duyar. Onun açığa vurulmasına karşı çıkar. Özel hayatın gizliliğinin korunmasından yanadır. Nitekim Kuran’da Yüce Allah şöyle buyurmaktadır "Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere geldiğinizi fark ettirip ev halkına selam vermedikçe girmeyin. Bu, sizin için daha iyidir; herhalde bunu düşünüp anlarsınız. Orada kimse bulamadınızsa, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size "Geri dönün!" denilirse hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha temiz bir davranıştır. Allah yaptığınızı bilir." 4 Anne, Baba ve Büyüklere Saygısızlık Dinimiz, Allah'a kulluktan sonra, en önemli görevin ana ve babaya iyi davranmak olduğunu bildirir. Bu hususta Kuranıkerim’de şöyle buyrulmaktadır "...Onlara "öf" bile deme..." 5 Bundan dolayı onlara iyi davranmalı, istedikleri her şeyi yapmalıyız. Onların gönüllerini kırmamalı, onları hoşnut etmek için özen göstermeliyiz. Ellerini öpüp hayır dualarını almalıyız. Bu bize, büyük bir manevi destek verir. Annemiz, babamız, öğretmenlerimiz gibi büyüklerimiz, bizim hayata daha iyi ha zırlanmamız için bize yol gösterirler, örnek olurlar. Bize iyi, dürüst olmayı öğretirler. Kötülere ve kötülüklere karşı bizi hep uyarırlar. Bütün bunlardan dolayı onlara saygı duyarız. 2. DİNİMİZİN SAKINMAMIZI İSTEDİĞİ KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR Alkollü İçki İçmek Alkolün bedende yaptığı yol açtığı çok çeşitli hastalıklardan başka, ruhsal bir takım zararları da vardır. Onun ruhi zararları daha çok, zihin, dikkat, bilinç ve irade üzerinde görülür. Ayrıca ümitsizlik ve karamsarlık doğurur. Trafik kazaları, cinayetler, aile kavgaları ve hukuka aykırı her çeşit eylemde alkolün etkisi görülür. Ayrıca ruh ve akıl hastalıklarında da alkolün etkisi unutulmamalıdır. Bireysel ve toplumsal zararlara yol açan alkollü içkiyi dinimiz de açık hükümlerle yasaklamıştır. Kuran’da içkinin yasaklanması aşama aşama gerçekleşmiştir. En sonunda Yüce Allah, şöyle buyurmuştur "Ey inananlar! içki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi olan pisliklerdir. Bunlardan sakının ki kurtuluşa eresiniz." 1 İslam içkiyi yasaklamakla akla önem vermiştir. Çünkü alkol, aklı baştan alır. Aklın kontrolünü kaybetmesine yol açar . Uyuşturucu Kullanmak Uyuşturucu alışkanlığı, bir hastalıktır. Bu kötü alışkanlık ve hastalığın nedenleri de çeşitlidir. Bunlar arasında insanın zaafları, sorumluluktan kaçışı, eğitimsizlik sayılabilir. Ayrıca, insanların birbirini olumsuz yönde etkilemeleri ve kötü çevre şartları, Lükse ve gösterişe dayalı yapay hayatın verdiği tatminsizlik, manevi boşluk, ide al yoksunluğu, fakirlik ve yalnızlığın verdiği çaresizlik gibi hususlar da bu hastalığın nedenleri arasında gösterilebilir . İslam, aynen içkiyi yasakladığı gibi uyuşturucu madde kullanımını da kesin bir ifadeyle yasaklamıştır. Zira, Kuran’da geçen içki yasağı, sarhoşluk veren, insanın akli ve ruhi dengesini bozan bütün katı ve SIVI maddeleri kapsar .Nitekim beden ve ruh sağlığını bozduğu, sarhoşluk ve uyuşukluk verdiği için uyuşturucular da dinimizce yasaklanmıştır. Kumar Oynamak Dinimizin bizden sakınmamızı, uzak durmamızı istediği alışkanlıklardan birisi de kumardır. Nitekim alkollü içki konusunda metnini verdiğimiz ayette Yüce Allah, kumarın ve falcılığın da yasak olduğunu belirtmiştir. İslam, kumarın herhangi bir şeklini belirtmemiştir. Bunu yaparken onun anlamını ve doğuracağı sonuçları göz önüne alarak yasaklamıştır. Şekli ve metodu ne olursa olsun, kumar, haramdır. 3. KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR NASIL BAŞLIYOR? Bugün yapılan pek çok araştırmada kötü alışkanlıkların, nedenleri üzerine önemli bulgular elde edilmektedir. Buna göre merak, en başta gelen nedenlerdendir. Sonra kötü alışkanlık edinmiş kişilerle kurulan arkadaşlıklar gelmektedir. Bunlardan başka, can sıkıntısı, stres, ailedeki huzursuzluklar gibi gerekçeler bu kötü alışkanlıklara sürüklemektedir. 4. KÖTÜ ALIŞKANLIK VE DAVRANIŞLARDAN NASIL KORUNALIM? Önce kötülüğün zarar verdiğinin bilincine ermeliyiz. Bu bilinç ile bunlara başlama ve alışma nedenlerinden uzak durmalıyız. Bunun için merak ile de olsa dinimizce yasaklanan davranışları yapmamız gerekir. Olabildiğince bu alışkanlık ve davranışlardan uzak duran kişilerle arkadaşlık kurmalıyız. Ayrıca bunların yapıldığı, kötülüklerin yeşerdiği ortamlardan uzak durmalıyız. Özellikle hem kendimizin hem de dost ve yakınlarımızın böyle ortamlara girip çıkmalarının önüne geçmeliyiz 5. KÖTÜ DAVRANIŞLAR KARŞISINDA DUYARSIZ KALMAYALIM Her insan, içinde yaşadığı toplumun üyesidir. Her birey, üyesi olduğu toplumun yerleşik düzenine uymalıdır. Unutmamalıyız ki toplum dışındaki insan tek başına ne yaşayabilir, ne de medeniyet kurabilir. Bundan dolayı ailenin, okulun, çarşının ve çevremizdeki her şeyin dirliğine, düzenine sahip çıkmalıyız, onları korumalıyız. Onları bozanlardan olmamalıyız. Hatta bu da yetmez; medeni cesaret sahibi olmalıyız. Kötü davranışların sahiplerini uyarmalıyız. Peygamberimiz de kötü davranış karşısında bir Müslüman’ın nasıl davranacağını şöyle dile getirmektedir ''içinizden her kim, çirkin bir davranış veya hoş olmayan bir şey gördüğünde, onu eliyle değiştir sin. Bunu eliyle değiştirmeye gücü yoksa, diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmiyorsa, gönlünde o şeye veya harekete buğzetsin tepkisini canlı tutsun...'' Böylece peygamberimiz, kötü davranışlar karşısında suskun kalmamamız gerektiğini açıkça belirtmektedir. Bu tutum, ayrıca sorumlu bir vatandaş davranışıdır. 6. BAŞKALARINA ZARAR VERMEK KUL HAKKI YEMEKTİR Biz kendimize nasıl zarar verilmesini istemiyorsak, başkalarına da zarar vermemeliyiz. İslam dini, insan haklarına saygılı olunmasını emreder. Bunu yaparken, haksızlık yapmayı da yasaklamıştır. Kul hakkı kavramı ile ifade edilen, başkalarının hak ve hukukuna saygı, Kuranın ve hadislerin üzerinde durduğu hususlardandır. Birinin işini engellemek, aleyhinde konuşmak; malını çalmak kul hakkı tanımamaktır. Bunun gibi güçlünün zayıfı ezmesi ve başkasına iftira atması da böyledir. Bunların yanında gözün gördüğü ve canın çektiği bir yiyecekten göreni faydalandır Mamak da, kul hakkına saygısızlıktır. Bunlardan başka devletin malını çalmak veya yemek, milyonlarca vatandaşın hakkını yemektir. Aldığı ücretin, maaşın karşılığı kadar çalışmamak da kul hakkı yemektir .Haksız kazanç sağlamak, topluma ait şeylerden çalmak, insanlara zarar vermektir, yani kul hakkı yemektir. gündelik hayatınızda kendi aleyhinize olacak durumlarda bile ara sıra yalan söyleyin. ve izin verin karşınızdakiler çözsünler yalan söylediğinizi ve yaptıklarınıza anlam veremesinler. yalan söylemenin gerekli olduğu durumlarda ise doğru söyleyin ama arada bir kem küm edin, konuda açıklıklar falan bırakın. onlar size inanmasınlar. rahatsınız. siz doğru söylediniz ama karşınızdaki inanmadı.. ilişkilerinizi olabildigince yalan soylemeye ihtiyac duyulmayacak genişlikte kurun. boylelikle yalan soylemek istediginiz zaman ince detaylarla ugraşmayin. "müsait değildim" gibi göreceli şeyler işinizi görsün. en iyi yalan basit yalandır. soylediginiz yalan ne kadar buyukse o kadar cok kisi inanirbkz adolf hitleryalnizca korkaklar yalan soylerbkz writersoylediginiz yalana once kendiniz inanmalisinizbkz anonim bir italyan atasozu sole der yalan soyleyeceksen kisa olsun her kim ki karşısındaki kişiyi yalan söylemediğine inandırmak istiyorsa cümlelerinin içinde vala billa,yemin billah,ekmek kuran çarpsın gibi kelimeler kullanmamalı,bu inandırıcı olmaktan çok yalan olduğunu ortaya detaylara çok girip rapor vermemek lazımdır çünkü yine her kim ki yalan söylemiyorum diyorsa bilin ki o yalan güzeli başınızdan atın, bastırısı denilen bi olay size soru sormadan ,bağrınmadan siz ona bağrının sorular sorun çok eski defterleri açıp karıştırın,zeytinyağı gibi üste çıkın ki o ne diyeceğini unutsun siz de yalan söylememiş olun. yalan soylerken kesinlikle ana yalaninizi kucuk baska yalanlarla cevreleyin. hatta bu cevreleyici yalanlardan birisi ile karsidakinin baglantisi olduguna inandirin onubu ortak tanidiginiz birisinin varligi olabilir mesela ve dikkatini bu noktaya cekin. kendi hafizasini o an baska bir seyle mesgul etmekte olan karsi taraf farkina varmadan esas noktadan uzaklasmis olacaktir. eger bu soktan cabuk kurtulursa hemen esas yalani yapistirin ve cevreleyen yalanlarla olan baglantisindan bahsedin ana yalanin. bu iliski zincirini kafasinda oturtmaya calisan kurban kendi ile alakali olan yalana yeniden saplanacaktir ve en sonunda vazgececektir sizin yalan soylediginiz olsun bir kere daha yirttiniz. yalanlariniz ortaya ciksa bile altta kalmayin, kendinizi bir $ekilde hakli cikarin hatta kar$inizdaki ki$iyi suclayin. yeterince zekiyseniz o ki$i kendini suclu hissedip sizin adiniza uzulebilir. ayrica suratina bakarak yalan solediginiz ki$inin en azindan sizin kadar zeki olabilecegini unutmayin, ufak atin bir yalaniniz ortaya cikti diye ozur dileyip olayi kapatmayin, bir kac tane daha sallayin buyuklu kucuklu o zaman belki engelleyemiyormu$ gibi falan gorunup kurtarabilirsiniz en ho$ degil mi? "...yazan george costanza" diye devam eden eserin adi. yalancılıkta altın kural, atılan palavranın gerçekliğine! kendini kaptırabilmektir. şunu aklınızdan çıkarmayın ki kurban %30 oranda söylediklerinize, %70 gözlerinizin içine bakar. dolayısıyla gözleriniz yalan söylüyorsa -ki bu en başarısız durumdur- sizin de mumunuz yatsıya kadar yanacaktır. soğukkanlı olun, kurbanınız delil sunsa bile inkar edin. altın kuralı hatırlayıp silkelenin, sizin söylediğiniz tamamen gerçek! söylediğiniz yalanı küçük ek yalanlarla süsleyin, daha mantıklı ve akla yatkın hale gelmesini sağlayın. bunu yaparken dozunu aşmamaya da özen olarak kanıtlanmış bir yalancılık belirtisi burun kaşımaktır. bkz 9450306çoğu insan yalan söylerken farkında olmadan elini burnuna dokundurur. bu istemdışı bir harekettir. ancak doğruluğu defalarca kanıtlanmıştır. vücut dilinden az çok anlayan bir kişiye yalan söylüyorsanız bunu gözardı etmeyin, sakın ola elinizi burnunuza yaklaştırmayın. bahsi geçen konu üzerine hazırlanmış belgeseli izledikten sonra ben de gözlem yaptım ve doğru olduğunu gördüm."sana yalan borcum mu var!?" gibi gazlayıcı bir cümle ve/veya "inanmıyorsan git x'e sor, y'ye sor" gibi kendinden emin olduğunu ifade eden yardımcı cümlecikler bazen işe yarasa da garantisi yoktur, gider de x kişisine sorarsa çuvallarsınız, yapmayın. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.

yalan söylemek ve hırsızlık yapmak