IjHopq. Nakşibendilik yolunda vird, günlük ders olarak yapılan zikirdir. Bu ders, müridin kalbindeki manevi hastalıkları yok etmesi için verilir. Vird, kişiye özel verilen zikir dersidir. 24 saat içinde bir defa yapılır. En azı 5000 defa kalp üzerinde Allah adı zikredilir. sonrası kadar “letaif zikri” adı verilir. Bundan sonra da nefiy ve ispat kelime-i tevhid zikri adıyla zikir yapılır. Vird, kalpten Allah’ı zikretmenin adıdır. İzin Alarak Vird Çekmenin Önemi Vird dersine, sofiler arasında “tesbih çekmek” adı da verilir. İnsan kendi başına tesbih çekse beklenen faydayı göremez. Hatta zarar bile görebilir. Bu yola girmeden önce veya girdikten sonra kendi başına hareket ederek, usulüne uygun davranmayan bazı müridlere şeytan musallat olmuş olabilir. Ancak kâmil bir mürşidin izniyle ve usûlüne göre yapılan zikirde bu duruma rastlanmaz. Vird ve varidat, aynı kökten türetilmiş Arapça iki kelimedir. Varidat, kalbe gelen ilham ve manevi feyizler demektir. Çünkü mürşid-i kamil, müridine zikir dersi verirken telkin zikirden meydana gelen varidatı da bilir. Mürşid-i Kâmil, mürid nasıl zikretmesi gerekiyorsa ona göre ders verir. İnsanın manen kaldırabileceği kadar ders verir. O zaman mürid zarar görmez. Yoksa kişi, kendi başına istediği yapmaya kalkarsa faydadan çok zararını görebilir. “Vird tedavi etmelidir. Eğer mürid, virdini tamamladıktan sonra, Ben bu günahkar halimle Allah’ı zikretmeye ehil değilim. Eğer kurban, sen himmet etmezsen, bu zikir Allah katında makbul bir zikir olmaz’ diye düşünürse işte bu acizlik hali, Allah Teala’nın çok daha hoşuna gider. Bu, şaka değil, oyun değil, belki de müridin Allah katında en makbul amelidir.” Gavs-ı Sani Hazretleri Kaddesallahû Sırrûh Bu yolun büyüklerinden Gavs-ı Bilvanisi hazretleri Kaddesallahû Sırrûh bir sohbetinde, “Bir kimse, mürşidinden habersiz kere tesbih çekse, bir kimse de mürşidinden talimat alarak yine 5000 defa tesbih çekse, 5000 defa tesbih çeken daha fazla istifade etmiş olur” buyurmuştur. Çünkü vird-den maksat, kalbin manevi olarak çalışmasıdır. Sûfi, kalp virdini çekerek letaiflerinin harekete geçmesini sağlamış olur. Letaif Ne Demektir? Letaif, “insan bedeninde yer alan bazı zikir merkezleredir. Bu merkezler sayesinde insan bedeni zikreder hale gelir. Çünkü her insan bedeni toprak, su, hava, ateş ve nefisten meydana gelir. Bunlar yaratılmış maddi alemden birer parçadır. Onun için bunlara “halk alemi” denir. Diğer beş özellik daha vardır ki bunlar kalp, ruh, sır, hafi ve ahfadır. Bunlara da “emir alemi” denir. Emir aleminin maddi bir şekli yoktur. Yüce Allah insanı, bu on özelliği ile yaratmıştır. İnsandan kemal/manevi olgunluk istenmektedir. İnsan bedeninde emir aleminin letaif yerleri şöyledir Sol memenin dört parmak altı, kalptir. Sağ memenin dört parmak altı ruh letaifinin yeridir. Sol memenin iki parmak üstü de sır letaifinin, sağ memenin iki parmak üstü ise hafi letaifinin yeridir. Göğüs kafesinin üst ucu yani gırtlak çukurunun olduğu yer de ahfa yeridir. Nefsi letaifi iki kaşın orta yeridir. Bütün letaiflerin merkezi kalptir. İnsan bir mürşidin nazarını alınca, içindeki nefsin gücü azalmış; yani nefis felç olmuş gibi olur. İki kaşımız arasında bulunan nefsin başı ile iki kürek kemiği arasında yer alan nefsin ayakları toparlanmaya başlar. Etkileri azalır. O zaman letaifler yükselmeye başlar. Nefis de onlara tabi olur. Bu sayede nefsin kötü sıfatı değişmeye başlar. Virdin Faydası Bu yolda, ömründe doğru dürüst bir ibadet yapmamış, kötülüklerin hepsini işlemiş, tesbihini de samimiyetle ilk çektiği gün, bütün eşyanın zikrini duymaya başlamış kişiler vardır. Bundan daha güzel olanı şudur; bu yolda, Rabb-ûl Âlemin'in aşk ve muhabbeti, zikir ile kalpte nasıl devamlı tutulacağı öğretilir. Vird çekerken mürid, lisan-ı hal ile, “Göklerin ve yerin Rabb i kimdir?” Ra’d 13/16 buyuran Rabbimiz’e, “Allah’tır” diyerek cevap vermiş olur. Zira kalbimiz, yüce Allah’ın evidir. Biz de ayette geçtiği gibi, “De ki, Allah” Ra’d 13/16 sırrınca, “Allah” diyerek bu evin kapı tokmağını vurmuş oluruz. Virdin Temel Özelliği Kalp Allah’tan Celle Celâlûhu başka her şeyi unutursa, gerçek kulluğun gereği olan her şey kendiliğinden kalbe dolar. Çünkü kalp görülmeyen, tutulmayan bir şeydir, yani madde değildir, yer kaplamaz. Ancak yürek dediğimiz et parçası farklıdır. Tasavvuf, kalbin ıslah edilmesiyle ilgilenir. Kalbin yürekle ilgili olan kısmı, aklın beyin ile olan ilgisine benzer. Mesela bir şişeye hava sokmak için uğraşmak gerekmez. Şişedeki sıvıyı boşaltmak yeterlidir. Şişedeki sıvı boşaltılınca hava da kendiliğinden içeri girer. Kalp de buna benzer. Mahlûkların sevgisi hatta düşünceleri kalpten çıkarılınca oraya Allah Celle Celâlûhu sevgisi, nuru, feyzi, marifeti kendiliğinden girer. Onun için bu yolun büyükleri virde, gizli zikir özelliği ile bakmışlardır. Çünkü zikir gizli olarak yapıldığı zaman pek çok kalbi hastalıktan kişiyi kurtarır, ıslah eder. Mesela sadat-ı kiram efendilerimiz vird esnasında, “Vesvese gelirse onu kovmaya çalışmayın. Zira aslında vesvesenin bir zararı yoktur. Siz vesveseye hiç aldırış etmeyin, ona itibar etmeyin ve düşünmeyin. Onunla alakadar olup durmayın. Fakat virdi çekmeye devam edin. Çünkü vird çekmeye devam ederseniz, zikrin nuru meydana gelir ve bu nur kalbe tesir eder” buyurmuşlardır. Çünkü insanın kalbine tesir eden kelimeler değil, onun içindeki nurdur. Kalbe nur girdi mi vesvese de kaybolur. Bu sebeple mürid, virdi çekmek için gösterdiği gayretten dolayı vesvese geldiğini bilmelidir. Sevgili Peygamberimiz Sallâllahû Aleyhi Ve Sellem buyurmuş “İnsanı korumakla görevli hafaza meleklerinin işitmediği gizli zikir, onların işittiği açık zikirden yetmiş kat daha faziletlidir.” Vird Ne Zaman Çekilir? Virde başlama ve bitirme saati çok önemlidir. Mürid bir vakti sabah, öğlen, ikindi, yatsı belirleyip ona niyet ederek kendine o vakti adet edinmelidir. Bu kimse arada bir uyuyakalmış, hasta olmuş, ve benzeri belirlediği vakte riayet edemezse bir şey olmaz. Efdal olan imsaktan imsağadır. Vird dersi yirmi dört saat içinde tamamlanır. Yukarıda söylediğimiz gibi başlangıç saati ile bitirme saatini herkes kendi durumuna göre ayarlayabilir. Malum; oruç tutarken imsak vakti girince, eski gün de bitmiş oluyor. İmsak vakti başladığında nasıl ki yemek ve içmek sona eriyorsa; aynen bunun gibi, virde başladığımız saatten yirmi dört saat sonrasına kadar zikir yapabiliriz. Ancak 24 saat bitince, yeni günün vazifesi başlamış olur. Şeyh Abdurrahman-ı Taği Hazretleri Kaddesallahû Sırrûh buyurdu “Virde sabah ve akşam vakti arasında herhangi bir vakit tahsis edilmesi gerekir. Çünkü bu güneşin doğuşu ile batışı vaktinde ve ikisi arasındaki zamanı ihya etmek, bu yolun büyüklerine göre en mühim işlerdendir. Hatta büyükler bu işi, tarikatta farz kılınmış namaz gibi önemli görmüşlerdir.” Vird Nasıl Çekilir? Vird tesbih ile çekilir. tesbihi sağ elimize alırız. Daha önce letaifte tarif ettiğimiz şekilde kalbimizin hemen alt kısmına elimizi koyup dilimizi damağa yapıştırarak her bir tesbih tanesini “kalbimizden” Allah Allah diyerek çeviririz. Bunu söylerken dilimizin damağımıza yapışık olmasına dikkat ederiz. İçimizden söylediğimiz Allah kelimesinin manasını düşünürüz. Kalbin illa o kelimeyi söyleyip söylememesi mühim değildir. O mananın kalbe yerleşmesi lazımdır. Burada kıymetli olan, kalbin her seferde atışına uygun olarak “Allah… Allah…” demesi değildir. Asıl önemli olan, “Allah” manasının kalbe yerleşmesidir. Bu mana kalbe yerleşince, kalbin devamlı Allah’ı hatırlama kabiliyeti ortaya çıkmış olur. Mananın kalbe yerleşmesinin anlamı şudur Diyelim ki yalnız kalbin atışı ile beraber olarak Allah kelimesi söylenmiş olsa; normal bir kalp dakikada altmış kere atar. Biz de dakikada altmış kere “Allah… Allah…” demiş oluruz. Ama mana oraya yerleşirse kesintisiz binlerce kere “Allah… Allah…” diye zikir meydana gelir. Onun için biz, yalnız kelimenin manasını düşünüp bu manayı kalbe yerleştirmeye gayret ederiz. İnsan o manayı kalbe yerleştirdiği zaman artık o kelimeyi söyleyince artık kelimenin anlamına takılıp kalmaz. Peki, “Allah” kelimesinin manası kalbe yerleşince ne olur? İşte o zaman Peygamber Efendimiz’in Sallâllahû Aleyhi Ve Sellem tarif ettiği “ihsan makamı” elde edilmiş olur. İhsan makamına ulaşan kişi, sanki devamlı Allah Teala’yı görür gibi yaşamaya çalışır. “Mürşidin sureti, göz önüne gelmediğinde rabıta yaparken acele etmeyin. Virdin başında ve sonunda mürşidin sureti göz önüne gelmese de rabıta yapmak gerekir; işlediğin günahı düşün.” Şeyh Abdurrahman-ı Taği hazretleri Kaddesallahû Sırrûh Vird İnsana Ne Kazandırır? Bu yolun büyükleri, kalbi, boş bir kaba benzetirler “İnsan, bir kamil mürşide tabi olmadan önce nefis, bu kabın içerisine dünya düşüncesini ve sevgisini doldurur. Halbuki Rabb-ûl Âlemin, kalbi, kendi sevgisinin ve zikrinin doldurulması için yaratmıştır. Aksi halde nefis, insan kalbini yaratılış gayesinden başka şeyler için kullanmaya başlar.” İşte Sadat-ı Kiram Kaddesallahû Esrârehûm Aleyhim Ecmâîn Ve İlâ Rûhî, kalpteki yaratılış gayesine uygun olmayan, işe yaramaz şeyleri kalpten çıkarırlar. Onların yerine Allahû Teâlâ’nın sevgisinin, zikrinin kalbe yerleşmesi için bize bir usul gösterirler. “Zikir çekmeyen gerçek manada Nakşibendi olamaz.” Gavs-ı Sani Hazretleri Kaddesallahû Sırrûh Bu vird dediğimiz tesbih çekme işi, kalpteki dünya sevgisini yavaş yavaş çıkartır. Yerine Allahû Teâlâ’nın gerçek sevgisini koymaya başlar. Kalp zikri tamam olunca da letaiflere geçilir. Tesbih bu sefer letaifler vücudun manevi zikir merkezleri üzerinde çekilir. Letâif zikri çekenler de tesbih çeker. Nihayet letaif zikri de bir müddet sonra biter. Kalp zikri dediğimiz ders, maksat hasıl oluncaya kadar devam eder. Netice manevi hastalıklardan kurtulmaya bağlıdır. Hastalıklar geçince ne olur? Mürid de insan-ı kamil olur, eğer ilmi icazeti varsa insanlara irşad etme izni verilir. Kamil mürşidler, evliyalar mutlaka bu safhalardan geçmişlerdir. Bu makamları geçen kişilere, dışarıdan baktığınızda bir değişiklik göremezsiniz. Onun için insan, evliyayı karşısında görse hemen ayırt edemez. Çünkü değişiklik içeride kalpte olur. Değişiklik içte olduğu için insan dışarıdan bakmakla bir şey anlamaz. Şeyh Abdurrahman-ı Taği Hazretleri Kaddesallahû Sırrûh buyurdu “Yüce Allah bir kimseye, fazilet ve ihsanıyla bu yola girmeyi, bir şeyhi sevmeyi, ilahi muhabbetten içirmek suretiyle iyilikte bulunmuş olsa, bu yolun büyükleri, o kişide ihlas, muhabbet ve teslimiyet meydana gelmesi için bu halin peşinden vird dersi verirler.” Sadat-ı Kiram Efendilerimiz Kaddesallahû Esrârehûm Aleyhim Ecmâîn Ve İlâ Rûhî, kalplerdeki hastalıklardan bizi kurtaracak manevi doktorlardır. Doktorun verdiği reçeteyi takip etmek lazımdır. İnsan kendi aklına göre günde şu kadar Kur’an okursam, şu kadar salavat çekersem, şöyle yaparsam şöyle sevap olur, böyle sevap olur, diyerek bu seviyeye gelemez. Çünkü bunların bizi nasıl tedavi edip etmeyeceğini bilmiyoruz? Hangisi yapılırsa daha faydalı olur, biliyor muyuz? İlacın dozunu doktor biliyor, doktorun dediğini yapmak gerekir. Peki, bizler Allah’tan haşa uzak mıyız? Elbette değiliz; zira müslümanız. Burada anlatmak istediğimiz, Müslümanlığın değerinin nasıl artacağıdır. Çünkü Allahû Teâlâ her zaman kullarına yakındır. Ama biz, Allah’a yakınlaşmıyoruz. O devamlı bizim yanımızda olduğu halde biz O’nu her zaman hatırlamıyoruz. Niye? İçimizdeki manevi hastalıklardan … Halbuki insanın asli görevi, Allah’ı her zaman hatırlamak ve anmaktır. Gavs-ı Sani Hazretleri Kaddesallahû Esrârehûm buyurdu “Gönlün gıdası zikirdir. Günahlar, şeytanın gıdasıdır. Kalbini diriltmek ve beslemek isteyen kimse, yüce Allah’ın zikrine devam etmelidir. Günah işleyenler, kalplerini zayıflatıp şeytanı kuvvetlendirmiş oluyorlar. Şeytanı kuvvetli olanın da dini zayıf oluyor.” Mürid vird çekmeye başlayınca, daha önceden bedenimizi kendi bildiği gibi çekip çeviren nefis, bu defa zayıflamaya başlar, yalnız kalır. Bedenin organları da ibadet etmekten zevk alır. Çünkü “halk alemi”nden olan nefis, “emir alemi”nden olan kalp karşısında mağlup olmuş ve onun emrine girmiş olur. Onun için de beden ibadet etmekten haz duymaya başlar. Bu yüzden vird çok önemlidir. Gavs-ı Hizâni Hazretleri Kaddesallahû Sırrûh buyurdu “Nafile amelleri, kamil bir mürşidden izin almadan kimse yapmasın. Eğer kâmil bir şeyh bulamaz ise o zaman istifade etsin.” Hamdolsun alemlerin Rabb’ine, Salât ve selam O’nun Habib-i Ekremi’ne, âline ve ashabına … Ahmet ÇAĞIL & Mehmet ILDIRAR Kaddesallahû Esrârehûm Aleyhim Ecmâîn Ve İlâ Rûhî Vird Konusunda Dikkat Edilmesi Gerekenler Kişi virdine hangi saatte başlarsa ertesi gün yine aynı saate kadar sayıyı sabah namazından sonra misal olarak saat 600 da başlayan kişinin çektiği sayıyı ertesi gün saat 600 olmadan bitirmesi gün yine o saatte yeni virde başlanmalıdır. ''Bu konuda şu misal verilebilir; kişinin devamlı kullanması gereken ve saatleri belirli olan ilaçları ilaçlar da ancak zamanında alındığında fayda vermektedir. örneğin;antibiyotik,kemo terapi gibi''. Eğer o saate kadar sayıyı tamamlamamışsa da yine de aynı saatte misaldeki gibi sabah 600 da yeni vird'e o saatten sonra tamamlama imkanı kalmaz,kaza edilemez. '' Yani bir seansı kaçıran veya yarıda kesen hasta bir dahaki randevu saatinde orada bulunmalı ve tedaviye devam dozu birden alması uygun değildir.''' Virde başlayan kişi tamamını bir seferde çekmiş ise ertesi gün yeniden başlama zamanı olan saat 600 ya kadar yeni sayıya 24 saat periyodu başlayacak olursa 24 saat içerisinde çekmesi gereken sayıyı aşmış örneğin 5000 çekiyorsa ve 24 saat dolmadan yenisine başlarsa kendiliğinden sayıyı arttırmış,belki o gün içersinde 7000 belki daha fazla çekmiş olacaktır. '' Yani bu da yine ilacın dozunun aşılması demektir ve üstelik doktorum izni ve onayı olmaksızın yapılmış olur.''' Kişi kendi durumuna göre virde başlama zamanını kendisi belirleyebilir ve kendisine uygun bir düzen işe gitmek için evinden sabah erken çıkan,vardiya ile çalışan,ev durumu kalbini vererek bu zikri yapmaya müsait olmayan kişiler,kendi durumlarına göre,sakin olan ve kalplerini verebilecekleri zaman göre bu düzeni başlamak için en efdal vakit sabah namazından sonra olduğundan,mümkünse en azından o saatte başlangıcı yapıp geri kalan sayıyı daha sonra ki bir zamana ilk 1000'i sabah namazından sonra çekip geri kalan sayıyı kalan 24 saat içerisine bölebilirler. Başalama zamanı illa ki imsaktan sonra olacak diye bir kaide yoktur. Başlamak ve çekmek için en efdal vakit sabah namazından sonradır. ''Bunun sebebi ise Rasulullah sav efendimizin şu Hadis-i Şerifleridir '' Kim sabah namazını cemaatle erkekler için cemmat kastedilmiştir kıldıktan sonra,güneş çıkıncaya kadar Allahû Teâlâ'yı zikrederse,sonra 2 rekat namaz kılarsa ona eksiksiz bir Hac ve bir Umre sevabı verilir.'' Bir kerede de çekilebieceği gibi bölüp,bölüp de parçalara bölünmesi daha efdaldir. Vird için efdal vakitler; sabah namazından sonra güneş çıkıncaya ve ikindi namazından sonra güneş batıncaya kadar olan vakitlerdir. Bunlardan başka zamanlarda da çekilebilir ancak akşam namazı ile yatsı namazı arasında vird çekilmez. Ancak Ramazan ayında rabıta öğle namazından sonra olduğundan ,öğle namazından sonra yaklaşık 1 saat 15 dakika kadar vird çekilmez ve bu süreden sonra yine çeilebilir. Kişi her zaman ki adeti üzere aynı saatte başlayamamış ve daha geç bir saatte başlamış ise artık düzenini o saatten itibaren 24 saatte tamamlamak zorundadır. Örneğin her zamanki gibi sabah 600 da başlayamamış da 800 de başlamış ise,o sayıyı ertesi gün sabah 800 'e kadar bitirmelidir ve daha önce yeni sayıya başlamamalıdır. Kişi vird'e başlamış ancak ara vermek durumu hasıl olmuşsa,yani kesmek zorunda kalmış ise;eğer 9 Fatihadan sonra bir kaç yüz zikir yapmış ise 25 istiğfar getirerek bırakır ve döndüğünde yine 25 istiğfar ile Fatihalardan sonra zikre başlamadan kesmiş ise en başından başlaması gerekir. Ara vermek için 1000 li sayılar uygundur, 300, 500 gibi sayılarda kesilmek zorunda kalınmış ise,mümkün olan en kısa sürede 1000'e tamamlanıp öyle bırakılmalıdır. Kişi çektiği sayı açısından şüpheye düşer ve 300 mü 500 mü çektim veya 1000 mi 2000mi diye emin olamazsa,bu durumda çok olan sayı esas alınarak devam edilir. Sayı tamamlandıktan ve kişi virdini bitirdikten sonra hemen gözlerini açmamalı kısa da olsa bir süre öylece beklemesi daha güzeldir. Vird çektikten sonra kalkınca üzerine su içmekten hararetini hemen söndürmemek gerekir,amaç zaten bunu elde etmektir,hemen kaybetmemek süre beklendikten sonra içilmesi daha uygundur. Bu vird kalbin zikre alıştırılması için bir mürid devamlı Allah'ı Celle ve Alâ da birden olmasa da kalp bu zikre alıştırılarak sayı yavaş yavaş arttırılarak sonunda,yürürken,otururken,yatarken,işlerini yaparken kalbin daima zikretmesini öğrenmesi için onu çalıştırmaktır. Vird kişiye ancak bağı bulunduğu Kamil-i Mükkemil Mürşid tarafından verilebilir ve almak veya arttırmak isteyenler isimlerini bağlı bulundukları Mürşid'e ulaştıracak kişiye yazdırıp ancak izin geldikten ve ona gereken talimat verildikten sonra başlayabilir veya arttırabilirler. '' Nasıl ki zahiri bir rahatsızlığımız için gittiğimiz bir hastanede hademe veya hemişre,hasta bakıcının verdiği ilacı ve dozajı kullanıp tedavi olmaya çalışmıyor,ilacı ve dozunu sadece doktor belirliyorsa,hatta mümkünse sıradan bir doktorla bile yetimek istemeyip Profesörlere ulaşmaya çalışıyorsak manevi hastalıklarımıza tedavi olan zikir için de aynı şekilde davranmalı ve işin ehline yapacağı iğneyi bilse dahi doktorun emri olmadan yapamadığı ve dozuna da karar vermediği gibi.'' Vird'de esas olan Allah'tan Celle ve Alâ başka ne varsa hatırdan kovmak ve bu hal üzere kalmaya gayret murakabe halinde olmaya gayret etmeli ve kalbe gelen şeyleri kovmalıdır. Muaffakiyet Allah'tandır. Cümlemizi muaffak eylesin. Amin. Kalbin temizliği zikirle olur Gavs-i Sani Hazretleri’ zikir hakkındaki sohbetlerinden -“Vird çok önemlidir. Bu yolun olmazsa olmaz reçetesidir, ilacıdır. Siz hasta olunca doktora gidiyorsunuz doktor muayene edip hastalığınıza göre size bir reçete yazıyor, siz iyileşmek için reçetede yazan ilaçları alıp aksatmadan kullanmak zorundasınız. Kullanmazsanız hastalık iyi olmaz daha da kötüleşirsiniz. İlaçları devamlı, muntazam kullanmanız lazımdır. Yoksa arada bir kullanmakla olmaz. Olmaz. Kışın evde soba yakıyorsunuz. Soba yana yana ne olur? Boruları kurumla dolar bir zaman sonra sobayı ne kadar yakarsanız yakın baca çekmez, sizi ısıtmaz. Çünkü borular kurum dolu. Ne yapmamız lazım. Boruları tıkanmadan temizlememiz lazım. Kalp de öyledir. Devamlı temiz olması lazım. Devamlı temizlememiz lazım. Kalbin temizliği de zikirdir. Zikri devamlı yapmamız lazım ki kalbimiz hastalanmasın, daim silinen boru gibi temiz olsun. Vird de aksatma olmaz. Arada bir çekmek olmaz, ara vermek olmaz, tesbihatı tamamlamadan bırakmak olmaz… Olmaz… Olmaz… Kalbi temizlemek lazım. Kalbi temiz tutmak lazım. Kalbin temizliği zikirle olur. Başka türlü olmaz… Olmaz…” -“Zikre devam ediniz, virde önem veriniz. Çünkü kalbin tek ilacı zikirdir. Kuran okumak, salâvat çekmek, hizmet etmek sevaptır; fakat bunlar kalbe ilaç olmaz, nefsin çirkin sıfatlarını değiştirmez. Nefsi ancak zikir terbiye eder.” -“Yüce Allah’ı zikre devam ediniz. Zikir çekerken uyanık olunuz. Allah zikrini kalbinizin içine yerleştiriniz. Zikir kalbe yerleşince siz istemeseniz de kalp Yüce Allah’ı zikreder. Midenizi düşünün; o,siz istemesiniz de kendi işini görür. Siz uyurken bile işine devam eder. İçine zikir yerleşen kalp de böyledir.” –”Vird çok önemlidir virdin yerini hiçbir şey tutmuyor. Siz kuran okuyorsunuz, Yasin okuyorsunuz, başka sureler okuyorsunuz ama kalbinize hiçbir fayda sağlamıyor. Kalbiniz ancak Vird çekerek temizlenir. Vird çekmezseniz kalbinizdeki pislikler, lekeler çoğalıyor hiçbir şeyden feyiz ve tat alamıyorsunuz. Virdinizi çekiniz. Doktora gidiyorsunuz size ilaç veriyor, o ilacı almazsanız hastalığınız geçmiyor manevi hastalıkların ilacı virddir, zikirdir. Zikirsiz sofi olmuyor, zikir çekmeyen sofiden hiçbir şey olmuyor ne yapın ne edin virdinizi çekin. Gafletle Vird çekmeyin önce gafletten uyanın gafletle çekilen virdden feyiz alınmaz. Neden feyiz gelmiyor gaflette olduğunuzdan ondan gelmiyor.” -“Bir insan yemek yemese aç kalır, halsiz düşer, kalbin gıdası da zikirdir ve çekilmeyince o kalb ölür. Bu yüzden virdinizi aksatmayınız ve bırakmayın, bir yaralı, yarasına ara sıra merhem sürerse, arada bir ilaç alırsa faydası olmayacağı gibi arada bir çekilen Vird de fayda sağlamaz, hem Vird çekince o yarayı kalbi tedavi etmektir. Ama günah işleyince o yarayı kanatmak olur ki, hiç faydası olmaz. Bu yüzden virdinizi çekin ve günahlardan aydan fazla Vird çekmeyenlerin virdini 5 bine düşüreceğiz 5 bin çekecek.” -“Kalbin gıdası zikirdir. Günahlar ise, şeytanın gıdasıdır. Kalbini diriltmek ve beslemek isteyen kimse Yüce Allah’ın zikrini çok yapmalıdır. Günah işleyenler, kalplerini zayıflatıp şeytanı kuvvetlendirmiş olurlar. Şeytanı kuvvetli olanın dini zayıf olur. Onun için haramlardan uzak durmalıdır.” -“Zikir kalbin gıdasıdır; gıdasını almayan kalp zayıflar, sonra ancak zikir ile beslenir, kuvvetlenir, tatlanır, manen hayat bulur. Haramlar ve işlenen günahlar ise, şeytanın gıdasıdır. İşlenen günahlar, insanın kalbini zayıflatır; onun düşmanı olan nefsi ve şeytanı kuvvetlendirir. Bu nedenle, insanın içinde kalp, nefis ve şeytan devamlı mücadele hâlindedir. Rabbül-Alemin Dikkat edin, uyanık olun; kalpler ancak Allah'ın zikriyle huzur bulur, buyurmuştur.” Ra’d 28 -“Zikir çekmeyen sofi avamdır. Nakşî listesine sadece zikir çeken sofiler yazılır.” -“Nefis nefy isbat ile Müslüman olur.” -”Kalb bir şehirse zikir sultandır.” -”Zikir alıp da çekmeyenler zarar görüyorlar” -”Zikir çekmeyen Rabıta yapmayanı tanımıyoruz” -”Vird çekenler bizim öz evladımız gibidirler.” -” Samimiyet zikirle olur.” -Sofiler bize dünya şikâyeti ediyorlar. Ama bir sofi gelip zikir ile soru sormuyor. -“Dünya dertleri hep gafletten geliyor. Zikri sürekli çekin, günahlara meyl etmeyin. Yoksa zikir uzar gider.” -Gavs bir sofi gelip “Zikrimi çekemiyorum “deyince mübarek celalleniyor. Mübarek yok hastayım, yok yapamıyorum gibi dertlerin zikre mani olmadığını buyurmuş ve her türlüsünün gafletten meydana geldiğini buyurmuş. “İllaki zikri çekmek gerektiğini” buyurmuştur. Gavs Saniks yine zikir çekmeyen rabıta yapmayan kişiyi tanımadıklarını buyurmuştur. Gavs ı Sani Hazretleri ks, Divan’daki görevlilere ve korumalara buyurmuşlar; -“Virdinizi çekmezseniz, 100 sene de hizmet etseniz; işe yaramaz.” – “Hatme, rabıta ve Vird bizim yolumuzun esaslarıdır. Bunlardan birini yapan Kapımızın önündedir. İkisini yapanın eli elimizdedir. Üçünü yapanın eli cebimizdedir ne isterse alsın.” Bir gün bir sofi Gavsı Sani Hz. lerine dedi ki; -“Kurban biz ilerleyemiyoruz, ne kadar zikir yapıyoruz vücudumuz uyanmıyor, gafletteyiz nasıl yapacağız?” Bastonu koydu elini üzerine koydu, dedi ki sofi 1- Bir insan nazar ı haram yaparsa, ne kadar zikir yaparsa ona fayda vermez 2- Bir insan, yirmi dört saat dünyayla meşgul olursa, alışveriş, insanlarla oturup kalkarsa, o insanın kalbi ne kadar zikir yaparsa fayda vermez. 3- Bir insanın ailevi huzuru yoksa bu insanda ne kadar zikir yaparsa kalbine fayda vermez. 4- Bir insan günah işlerse bu insan ne kadar zikir yaparsa yapsın fayda yoktur. İnsan bu dört şeyi yaparsa, ne kadar zikir yaparsa yapsın fayda vermez. Terk ederse fayda verir. Vird'imi çekemiyorum Gavs-i Sani virdi şöyle anlatmış -“Düşünün sobayı nasıl ki soba yanar sonra sobayı temizlemezseniz ne olur bilir misiniz der sobayı yakmaya kalkarsanız soba tıkanır dumanı geri teper. O zaman boğulursunuz zehirlenir ölürsünüz Gavs devam ediyor virdi çekmeseniz kalbe Allah cc nuru gelmez Allahın nurunun gelmediği kalp ne olur Allah cc anmayan kalp olur ve Allah’ın nuru Kalbine girmez o zaman kalbe şeytanın vesvesesi girer Allah’ı unutmaya kadar gider, virdinizi gafletsiz çekin.” Gavs-ı Sani Vird üzerine yaptığı sohbetin bir kısmı -”Siz hastasınız ve bir doktora gittiniz. Doktor sizin hastalığınıza iyi gelecek bir ilaç tavsiye etti. Bu ilacı alırsanız iyileşeceksiniz. Ancak ilacı almıyorsunuz ve hastalık da geçmiyor. Vird kalbin ilacıdır, eğer gafletsiz çekilirse lezzet alınır ve derdinize derman olur. Vird gaflet ile çekilirse bitmek bilmez. İnsan bir an önce kalkmak ister, sıkıntı basar. Allah’tan başka bir şeyi Vird esnasında düşünmek gaflettir. Gaflet ise şeytandandır. Bu yolu bitirmek lazımdır” Şöyle bir soru soruldu; -”Efendim, biz virdi gafletsiz çekmek istiyoruz ama olmuyor”. Cevaben buyurdular ki; -”Çok çalışmak lazımdır, virde başlandığında bir kerede çekmek gerekir. Vird esnasında sadece Allah’ı düşünmek gerekir” unun için haramlardan uzak durmalıdır. Şah-ı Nakşibend Hz. ks bir gün Vird çekiyordu. Bir ses işitti. Ses dedi; -“Ey kulum ben senden razıyım. Geçmiş günahlarını ve gelecek günahlarını affettim. Yeter artık Vird çekme” dedi. Şah-ı Nakşibend ks dikkat etti, ses tek noktadan geliyordu. Baktı sağından, solundan, arkadan, önden, alttan ve üstten gelmiyor. Sadece tek bir noktadan geliyordu. Şah-ı Nakşibend ks Şeriat ilmine vurdu, dedi. -“Ey iblis sen şeytansın” şeytan; -“Nerden anladın, şeytan olduğumu”, Şah-ı Nakşibend ks dedi; -“Benim Rabbimin sesi her yönden ve aynı anda gelir seninki tek bir noktadan geliyor.” Sağ elini yukarı kaldırıp, elindeki Vird tesbihini bir vurdu, şeytanın arşını kırdı, tuz budak etti, ilmi sayesinde. İlim nurdur, ışıktır. Onun için herkes ilim yapacak, okuyacak, öğrenecek. Bir taksinin her şeyi olsa farı olmazsa yol gidemez. İşte insanda da ilim olmazsa her yer karanlıktır. Kısa zamanda tepe takla gider. İşte Şah-ı Nakşibend ks denilmesindeki sebep budur. İlmiyle şeytanın levhini kırmasından sonra, Allah Teâlâ Azimüşan Şah-ı Nakşibend ks kalp kulağına, -“Ey kulum ilmin ile öyle bir sed çektin ki, iblis bu seti kıyamete kadar aşamaz.” Gavsımız açıkladı; -“Şahı, en ulu yüksek, Nakşî gizli, Bend set, yani maneviyattan yapılmış gizli aşılmayan yüce, ulu sed anlamına gelir. Bu sed, Allah Celle ve Alâ seddidir.”
Vird nedir? Vird, günlük vazife demektir. Her gün belli miktar yapılan zikre de vird denir. Bu zikir belli miktar Kur’an okumak, salavat getirmek ve tövbe istiğfar etmek de olabilir. Vird çekmek kalp için günlük ilaç hükmündedir. Kalbin gafletten uyanması ve şifa bulması için her her gün bu ilacın alınması gerekmektedir. Peki, vird nasıl çekilir? Vird, beş vakit namaz gibi Müslümanın hayatına girmelidir. Büyükler virdi olmayanın varidi olmaz’ demişlerdir. Varid ne demek? Varid, manevi feyiz ve ilahi hediyeler demektir. Vird, hak yolcusunun ana sermayesidir. Vird çekmek, Allah dostlarının sırrı kabul edilmiştir. O sırra ve Allah dostluğuna ulaşmanın yolu virddir. Gafletle de olsa vird çekilmelidir. Gafletle çekilen zikir, hiç çekmeyip terk etmekten daha hayırlı ve kazançlıdır. Çünkü insan farkında olmasa da vücudu o anda Allah’ın zikri ile meşgul Vird Ne Zaman Çekilir?2 Vird Nasıl Çekilir?3 Nakşibendi Vird Nasıl Yapılır?4 Vird Çekerken Fatihalar Nasıl Hediye Edilir?5 Gafletsiz Vird Nasıl Çekilir?6 Vird İle İlgili Hadisi ŞerifVird Ne Zaman Çekilir? Vird ne zaman çekilir? Vird dersi yirmi dört saat içinde yapılabilir, ancak zikrin en faziletli vakti sabah ve akşam vakitleridir. Vird dersi için mekruh bir vakit yoktur. Ancak virdle meşguliyet, farz ibadetleri geciktirmemelidir. Bütün zamanlar zikir için yaratılmıştır. Allahu Teâlâ’yı sevenler O’nu çok zikrederler. Yüce Rabbimiz Ey iman edenler Allah’ı çokça zikredin’ gibi benzer ayetlerle müminlerden devamlı zikir istiyor. Enfal 45. AyetBu zikirlerin sabah akşam her vakte yayılmasını emrediyor. Kendisini çokça zikreden erkeklere ve kadınlara mağfiret ve büyük bir mükafaat hazırladığını müjdeliyor.Ahzap 35. Ayet Vird nasıl çekilir? Vird çekmek için öncelikle güzel bir abdest alınır. Sonra kıbleye karşı edep üzerine oturulur, 33 defa istiğfar çekilir ve gözler kapanır. Dil damağa yapıştırılıp tercihen Allah Allah diye vird zikri çekmek için vird tesbihi gereklidir. Bu konu hakkında detaylı bilgiyi vird tesbihi nedir nasıl olmalıdır başlıklı yazımı okuyarak öğrenebilirsiniz. Nakşibendi Vird Nasıl Yapılır? Nakşibendi vird nasıl yapılır? Nakşibendi tarikatında vird çekmek için bir örtü ve iki tesbih gereklidir. Örtünün beyaz olması ve tesbihlerden birinin tahta olması tercih edilmekte olup, tahta olan ile zikir çekilir diğeri ile sayım ucunun üzerine sol elin işaret parmağı konur sonra geri kalan avuç aşağı sarkıtılır. Sonrasında sağ orta parmak ile baş parmağın arasına tesbih alıp uçlarını birleştirerek sol elin sarkıtmasında ki serçe parmağın denk geldiği yere dik bir şekilde yerleştirilir. Vird Çekerken Fatihalar Nasıl Hediye Edilir? Daha sonra kalpten otuz üç defa estağfirullah çekilir ve fatiha hediye etme faslı başlar. Bir fatiha okunur ve başta Peygamber Efendimize, alinei ashabına, ehli beytine sonra ilk iki sadata hediye edilir. Böyle böyle 8 adet fatiha okunur ve ikişer ikişer sadatlara hediye faslı bittikten sonra 5 dakika istimdat rabıtası yapılır. İstimdat rabıtasının ne olduğunu bilmiyorsanız istimdat rabıtası nasıl yapılır başlıklı yazımı okuyabilirsiniz. Bunu öğrendikten sonra genel olarak rabıtanın nasıl yapıldığını ve yaparken neler göründüğünü öğrenmek için rabıta yaparken ne görülür başlıklı yazımı okuyabilirsiniz. Fatihalardan ve istimdat rabıtasından sonra artık dil damakta ve baştan aşağı örtü atılmış bir şekilde Allah demeye başlanır. Her Allah dedikçe sağ işaret parmağı ile bir tesbih çekilir. 100 zikir çektikten ve el imameye geldiği zaman “ilâhi ente maksûdî, ridâke matlûbî” denir. Anlamı “Allah’ım benim maksudum sensin, talebimde senin rızanı kazanmaktır. Her 100 zikir bittiğinde sol eldeki tesbih bir tane ilerletilir. Böylelikle 5000 zikir çekmek için sol tesbih ile 50 defa sayım yapılır. 7000 için 70 sayım ve böyle böyle zikir sayısına göre vird çekilmeye devam sayılarını bu işin ehilleri olan Allah dostları ve onların yetki verdikleri görevliler belirler. Kendi başına belirlenen sayılarla çekilen virdler faydadan çok zarar getirmektedir. Çünkü hastaya hangi ilacın, hangi dozda ve kaç gün içmesi gerektiği ancak doktor iyi Vird Nasıl Çekilir? Alimler gafletsiz vird çekmek ve Allah’ı çokça zikreden kimselerden olmak için önce beş vakit namazın hakkıyla kılınması gerektiğini söylemişler ve günde ne kadar Allah akla geliyorsa o kadar gafletsiz vird çekileceğini vurgulamışlardır. Daha fazla bilgi için gafletsiz vird nasıl çekilir başlıklı yazımı okuyabilirsiniz. Büyük müfessir İbnu Abbas şöyle der Allahu Teâlâ, zikir için belli bir miktar ve zaman belirtmeden Ey iman edenler! Allah’ı ayakta, otururken ve yanınız üzerine yatarken çokça zikrediniz.’ emrini terk etmek için aklın baştan gidip kulun deli olması dışında hiçbir özrü kabul etmemiştir. Bu ayette Yüce Allah sanki şöyle diyor “Ey müminler! Gece, gündüz, karada, denizde, mukim iken, seferde, zengin ve fakirlik hallerinizde, sıhhat ve hastalık durumlarında, gizli, açık her halde Allah’ı zikredin. Onu sabah akşam tesbih edin. Böyle yaparsanız, Allah size rahmet eder, melekler de sizin için dua ve istiğfar İle İlgili Hadisi Şerif Peygamber Efendimiz ﷺ ümmetinin zikir delisi olmasını istiyor ve şöyle emrediyor Yüce Allah’ı çokça zikredin ki, insanlar size deli desinler. Hadisi Şerif Ahmed, Müsned, 3, 68 Demek ki, Yüce Allah’ın velisi olmak için zikrin delisi olmak gerekiyor. İnsanların deli demesi, zikir ehlinin ileri seviyede ki itaat, cömertlik, mertlik ve iyilik sahibi olmasından gerçek zikir ehlinin kalbi, Yüce Allah ile öyle bir huzur bulmuş ve kuvvet kazanmıştır ki, her şeyden çok sevdiği ve zikrettiği Yüce Mevla’sı yolunda canını, malını, bütün imkanlarını ortaya koyar. Gerçek aşık, kendisi için değil, sevgilisi için yaşar. Kendini değil onu düşünür. Vird çekmek ne demek konusunu bilmeyip böyle bir kimseyi görenler, kendileri ile kıyas ederler, hiç bir şekilde onlara benzemediğini görünce ona deli derler. Halbuki gerçek akıllı odur, deli ise diğerleri.
Vird nedir, nasıl çekilir ? Vird, günlük vazife gün belli miktar yapılan zikre de vird zikir belli miktar Kur’an okumak, salavat getirmek ve tövbe- istiğfar etmek de kalp için günlük ilaç hükmündedir. Kalbin gafletten uyanması ve şifa bulması için her gün bu ilacın alınması gerekmektedir. Vird, beş vakit namaz gibi müslümanın hayatına girmelidir. Büyükler virdi olmayanın varidi olmaz’ Eşref Ali Tanevi, Hadislerle Tasavvuf, 88 manevi feyiz ve ilahi hediyeler demektir. Vird, hak yolcusunun ana sermayesidir. Vird Allah dostlarının sırrı kabul edilmiştir. O sırra ve Allah dostluğuna ulaşmanın yolu de olsa vird çekilmelidir. Gafletle çekilen zikir, hiç çekmeyip terk etmekten daha hayırlı ve kazançlıdır. Çünkü insan farkında olmasa da vücudu o anda Allah’ın zikri ile meşgul dersi yirmi dört saat içinde yapılabilir, ancak zikrin en faziletli vakti sabah ve akşam vakitleridir. Vird dersi için mekruh bir vakit yoktur. Ancak virdle meşguliyet, farz ibadetleri zamanlar zikir için yaratılmıştır. Allahu Teala’yı sevenler O’nu çok zikrederler. Yüce Rabbimiz “Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin” Enfal, 45; Ahzab, 41; Cuma, 10 gibi benzer ayetlerle müminlerden devamlı zikir zikirlerin sabah-akşam her vakte yayılmasını emrediyor. Kendisini çokça zikreden erkeklere ve kadınlara mağfiret ve büyük bir mükafat hazırladığını müjdeliyor. Ahzap, 35İslam alimleri Allah’ı çokça zikreden kimselerden olmak için önce beş vakit namazın hakkıyla kılınması gerektiğini müfessir İbnu Abbas şöyle der“Allahu Teala, farz kıldığı her ibadete bir vakit ve bir miktar tayin etmiştir. Kulun bir özrü olup da bu farzı yapamadığında kendisini mazur görmüştür. Ancak zikir böyle Teala, zikir için belli bir miktar ve zaman belirtmeden “Ey iman edenler! Allah’ı ayakta, otururken ve yanınız üzeri yatarken çokça zikrediniz” emrini vermiştir. Zikri terk etmek için aklın baştan gidip kulun deli olması dışında hiçbir özrü kabul etmemiştir. Bu ayette Yüce Allah sanki şöyle diyor“Ey müminler! Gece, gündüz, karada, denizde, mukim iken, seferde, zengin ve fakirlik hallerinizde, sıhhat ve hastalık durumlarında, gizli, açık her halde Allah’ı zikredin. Onu sabah akşam tesbih edin. Böyle yaparsanız, Allah size rahmet eder, melekler de sizin için dua ve istiğfar ederler.” İbnu Ebi Hatim, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, IX, 3138. Riyad, 1998; Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensur, VI, 618-619Allah Rasülü ümmetinin zikir delisi olmasını istiyor ve şöyle emrediyor“Yüce Allah’ı o kadar çok zikredin ki, insanlar size deli desinler.” Ahmed, Müsned, Müsned, III, 68; Hakim, Müstedrek, I, 499; İbnu Hıbban, Sahih, No817, Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, X, 75Demek ki, Yüce Allah’ın velisi olmak için zikrin delisi olmak gerekiyor. İnsanların deli demesi, zikir ehlinin ileri seviyedeki itaat, cömertlik, mertlik ve iyilik sahibi olmasından gerçek zikir ehlinin kalbi, Yüce Allah ile öyle bir huzur bulmuş ve kuvvet kazanmıştır ki, her şeyden çok sevdiği ve zikrettiği Yüce Mevla’sı yolunda canını, malını, bütün imkanlarını ortaya koyar. Gerçek aşık, kendisi için değil, sevgilisi için değil onu bir kimseyi görenler, kendileri ile kıyas ederler, hiçbir şekilde onlara benzemediğini görünce ona deli derler. Halbuki gerçek akıllı odur, deli ise diğerleri… Kaynaklarıyla Tasavvuf-1 SELVİ Semerkand
Günlük Vird GÜNLÜK VİRD “Yâ Rabbi! Niyet Ettim Günlük Virdimi Çekmeye” Denilerek niyet edilir.ÜÇ İHLÂS BİR FÂTİHA» okuduktan sonra aşağıdaki gibi bağışlama yapılır“YÂ RABBİ! Peygamber Efendimiz Sallâllâhu aleyhi ve sellem Hazretlerinin Ruhlarına ve Bütün Geçmiş Peygamber Efendilerimizin Ruhlarına, Cihâryâr-i Güzin Efendilerimiz; Ebûbekir-i Sıddîk, Ömerü’l-Fâruk, Osmân-ı Zinnûreyn, Aliyyü’l-Mürtezâ Radıyallâhu Anhum Hazretlerinin Ruhlarına, Aşere-i Mübeşşere’nin, Evlâd-ı Rasûlullah, Zevce-i Rasûlullah, İmâm Hasan, İmâm Hüseyin, Yetmiş İki Şühedâ’nın, Şehîd-i Kerbelâ’nın ve Bütün Şühedâ’nın, Tüm Ashâb-ı Rasûlullah Rıdvânullâhi Aleyhim Ecmaîn Hazretleri’nin Ruhlarına, İmâmımız; İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe, İmâm Şâfiî, İmâm Mâlik, İmâm Hanbel Rahmetullâhi Aleyhim ve Bütün Mezhep İmâmları’nın Ruhlarına Hediye Eyledim, Vâsıl ve Hissedâr Eyle Yâ Rabbi!“Sonra tekrar ÜÇ İHLÂS BİR FATİHA» okuduktan sonra aşağıdaki gibi bağışlama yapmaya devam edilir“YÂ RABBİ! Pirimiz Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî, Seyyid Ahmed er-Rifâî, Seyyid Ahmed el-Bedevî, Seyyid İbrâhîm ed-Düssûkî, Şeyh Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî, Şâh-ı Nakşibendî Muhammed Bahâeddîn, Şâh-ı Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Şâh-ı Hacı Bektâş-ı Velî, Şâh-ı Hacı Bayrâm-ı Velî, Mehmed Muhyiddîn Üftâde, Üveys el-Karanî, Muhyiddîn ibnü’l-Arabî, Niyâzî-i Mısrî Kaddesallâhu Esrârahum Ecmaîn ve Tüm Pîr Efendilerimizin Ruhlarına Hediye Eyledim, Vâsıl ve Hissedâr Eyle Yâ Rabbi!“Sonra tekrar ÜÇ İHLÂS BİR FATİHA» okuduktan sonra aşağıdaki gibi bağışlama yapmaya devam edilir“YÂ RABBİ! Bütün geçmiş Mürşid-i Kâmillerin, Velîlerin, Evliyânın, Dervişlerin, Mü’minlerin Ruhlarına, Üstadımız Bayındırlı Hacı MUSTAFA ÖZBAĞ Kaddesa’llâhü Sırrahü’l-Azîz Efendi’nin Rûhâniyetine ve Yaşayan Bütün Mürşid-i Kâmillerin, Velîlerin, Evliyânın Rûhâniyetlerine, Bütün Derviş Kardeşlerimizin ve Ümmet-i Muhammed’in Rûhâniyetlerine, Turuk-i Aliyyeden ve Akraba-i Taallukâtımızdan Geçenlerin Ruhlarına Hediye Eyledim, Vâsıl ve Hissedâr Eyle Yâ Rabbi!“ Daha sonra aşağıdaki zikirler yapılır100 DEFA “SÜBHÂNALLAHİ VE Bİ-HAMDİHÎ, SÜBHÂNALLÂHİ’L-AZİM VE Bİ-HAMDİHÎ ESTAĞFİRULLÂH EL-AZÎM.”100 DEFA “ALLAHÜMME SALLÎ ALÂ SEYYİDİNÂ MUHAMMEDİN VE ALÂ ÂLİ SEYYİDİNÂ MUHAMMEDİN VE SAHBİHİ VE SELLİM”1001 DEFA “LÂ İLAHE İLLALLÂH”Tevhid en az 1001 defa, yetmiş bine kadar çoğaltılabilinir.Okunabildiği kadar KUR’ÂN okunur, DUA edilir.Yukarıda târif edilen dersi günde en az bir sefer yapmak gerekir. Eğer daha fazla yapmak isterse sabah ve aksam yapılabilir. Daha da fazla yapmak isterse istediği kadar yapabilir. Efdâl olanı az da olsa devamlı olandır. Her sabah ve akşam namazından sonra dünya kelamı konuşmadan yedi kez “ALLAHÜMME ECİRNÎ MİNE’N-NÂR” ve yine yedi defa “HASBÜNALLÂHÛ ve Nİ’ME’L-VEKÎL” namazdan sonra; normal namaz tesbihâtı33 DEFA “SÜBHÂNALLÂH”33 DEFA “ELHAMDÜLİLLÂH”33 DEFA “ALLAH-Û EKBER”1 DEFA “LÂ İLÂHE İLLALLÂHU VAHDEHU LÂ ŞERÎKE LEH, LEHÜ’L MÜLKÜ VE LEHÜ’L-HAMDÜ VE HÜVE ALÂ KÜLLİ ŞEY’İN KADÎR” dedikten sonra,300 defa “LÂ İLAHE İLLALLÂH”Tevhid en az üç yüz defa, beş bine kadar çoğaltılabilinir.Dua Edilir. GÜNLÜK VİRD’İMİZİN İÇERİSİNDE OKUNAN ZİKİRLERİN FAZÎLETLERİ HAKKINDA Âişe R. Anhâ şöyle dediعَنْ عَائِشَةَ رَضي اللَّه عنْهَا قَالَتْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يُكْثِرُ أَنْ يَقُولَ قَبْل موْتِهِ سُبْحانَ اللَّهِ وبحمْدِهِ ، أَسْتَغْفِرُ اللَّه وأَتُوبُ إِلَيْهِ» متفقٌ عليهRasûlullah vefatından önce sık sık “Sübhânallahi ve bi-hamdihî, estağfirullâhe ve etûbü ileyh Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim. Allah’tan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tövbe ederim” derdi. Buhârî, Ezân 123, 139; Müslim, Salât 218-220. Ebû Hüreyre rivâyet edildiğine göre Rasûl-i Ekrem şöyle buyurduمن قالَ سُبْحَانَ اللَّهِ وَبحمْدِهِ، في يوْم مِائَةَ مَرَّةٍ ، حُطَّتْ خَطَاياهُ ، وإنْ كَانَتْ مِثْلَ زَبَدِ البَحْر“Bir kimse günde yüz defa Sübhânallâhi ve bi-hamdihî» derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsi bağışlanır.” Buhârî, Bed’ü’l-halk 11; Daavât 64, 65; Müslim, Zikir 28. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 59, 62; İbni Mâce, Duâ 14. Âyet-i kerimede Yüce Allah şöyle buyuruyor kiاِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّؕ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيماً“Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey mü’minler, siz de O’na salevât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin!” el-Ahzâb, 56. İbn Mes’ûd rivâyet edildiğine göre Rasûlullah şöyle buyurduعن ابن مسْعُودٍ رضي اللَّه عنْهُ أنَّ رسُول اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال أَوْلى النَّاسِ بي يوْمَ الْقِيامةِ أَكْثَرُهُم عَليَّ صلاةً» رواه الترمذي“Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanları, bana en çok salât ü selâm getirenleridir.” Tirmizî, Vitir, 21. Abdullah İbni Amr İbni Âs Rasûlullah şöyle buyururken dinlediğini söylemiştirعنْ عبد اللَّه بن عمرو بن العاص ، رضي اللَّه عنْهُمَا أنَّهُ سمِع رسُول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يقُولُ من صلَّى عليَّ صلاَةً ، صلَّى اللَّه علَيّهِ بِهَا عشْراً » رواهُ مسلم“Kim bana bir defa salâtü selâm getirirse, bu sebeple Allah Teâlâ da ona on misli merhamet eder.” Müslim, Salât 70. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 26; Tirmizî, Vitir 21; Nesâî, Ezân 37, Sehv, 55. Ebû Hüreyre rivâyet edildiğine göre Rasûlullah şöyle buyurduعنهُ أنَّ رسُولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال ما مِنْ أحد يُسلِّمُ علَيَّ إلاَّ ردَّ اللَّه علَيَّ رُوحي حَتَّى أرُدَّ عَليهِ السَّلامَ“Bir kimse bana salâtü selâm getirdiği zaman, onun selâmını almam için Allah Teâlâ ruhumu iade eder.” Ebû Dâvûd, Menâsik 96. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 527. Câbir şöyle buyururken dinledim” dediعن جابر رضي اللَّه عَنْهُ قالَ سمِعْتُ رسُول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يقولُ أَفْضَلُ الذِّكرِ لا إله إلاَّ اللَّه“Zikrin en faziletlisi Lâ ilâhe illallah»tır.” Tirmizî, Daavât 9. Ayrıca bk. İbn Mâce, Edeb 55. Ebû Hüreyre rivâyet edildiğine göre Efendimiz şöyle buyurduأسعدُ النّاسِ بِشَفَاعَتِي يَوْمَ القِيَامَةِ مَنْ قَالَ لَا إله إلا اللهُ خالِصًا مُخْلِصًا منْ قَلْبِهِ“Kıyâmet gününde şefâatimle insanların en mutlusu, ihlâs ve tüm kalbiyle Lâ İlâhe İllallâh’ diyen kişidir.” Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, 1/92. Müslim ibni Hâris et-Temîmî nakline göre; Rasûlullah bir kere gizlice kendisine “Akşam namazından ayrılınca, kimseyle konuşmadan önce yedi kereاَللَّهُـــمَّ أَجِــرْنِي مِــنَ النّــــَارِ / Allahümme Ecirnî Mine’n-Nâr!“Ey Allah! Beni ateşten kurtar” de ki, şüphesiz sen bunu dersen, sonra da o gecende ölürsen, senin için ondan korunma kıldığın zaman da aynı böylece söyle ki, muhakkak sen o gününde ölürsen, sana ondan berat yazılır” buyurdu. Ebû Dâvûd, Edeb 110, 2/741, Hadis No 5079; İmam Hanbel, el-Müsned, 4/234, Hadis No 18083.
Kurtuluş zikre bağlı Sadat-ı Kiram efendilerimiz, insanın ibadetinin kabul olabilmesi için evvela onun içindeki nefsi, kötü sıfatlardan arındırıp temizlemek istiyor. Çünkü nefiste kötü sıfatlar oldukça ibadetler kabul olmuyor. İbadetlerin kabul olmasındaki ikinci şart ise ihlastır. İhlas olmazsa ibadetler yine kabul olmuyor. İşte tasavvuf, insana bunları vermeye çalışıyor. Nefsi terbiye etmeye, ihlası kazandırmaya çalışıyor. Nefsi terbiye etmek için de kamil bir mürşidin nazarı, sohbeti, bir de vird dediğimiz zikir dersi lazımdır. İhlası kazanmak için de muhabbet; mürşidin muhabbeti lazım.. Mürşidin muhabbeti için de sohbet, ziyaret ve yine vird dersi gerekir. İşte bakın vird ikisinde de birleşmiş oldu. Vird bir taraftan ihlası kazanmak için muhabbetin artmasına fayda veriyor, öteki taraftan nefsin terbiyesine ve letaiflerin tekamül etmesine sebep oluyor. Sofî için kıymetli olan da kalp zikridir. Büyüklerimiz bu yolda ibadetleri sınıflandırmışlardır. Başlangıçta amelinde ihlası kazanmamış, nefsi terbiye olmamış kişilere tavsiye ettikleri ibadetler; rabıta, vird, hatme ve sohbet olmuştur. Sadatlar bu derslerin üzerinde çok durmuşlardır. Bizden de öncelikle bunları yapmamızı istemişlerdir. Çünkü bize gelecek fayda bu ameller sayesindedir. Bu ibadetleri yaptıktan sonra, artık Kur’an da okunsa, namaz da kılınsa, ne yapılırsa yapılsın hepsinden azamî derecede istifade edilir. Bu sebeple sevap kazanma derdinden kurtulmak ve vird derslerine bir an önce başlamak ve tamamlamak gerekiyor. Ehl-i sünnet denilen doğru yolun alimlerinin bildirdiklerine uygun olarak itikadı düzelttikten sonra, ibadetleri yapmakla beraber, kalbi Allah Teala’nın zikri ile de süslemelidir. Tasavvuf yolunun büyüklerinden alınan vazifeyi sık sık tekrarlamalıdır. Bu büyüklerin yolunda, sonda ele geçecek olanlar başlangıçta yerleştirilmiştir. Bunların bağları, başkalarının bağlarından çok daha üstündür. Kısa görüşlü olanlar, inansa da inanmasa da bu böyledir. Maksadımız, dostları teşvik etmektir. İnanmayanlara bir diyeceğimiz yoktur. İranlı Farslı bir şairin de dediği gibi Masal sanana, masal gibi olur Kıymet bilene, çok faydalı olur. Sözün kısası şudur ki ahirette kurtulmak, çok zikretmeye bağlıdır. Kur’an-ı Kerîm’de mealen şöyle buyrulmuş-tur “Allah’ı çokça zikredin ki kurtuluşa eresiniz” Enfâi 8/45 Bunun için, çok zikretmek lazımdır. Buna mani olan her şeyi düşman bilmelidir. Ahirette kurtulmanın ilacı, işte budur. En lüzumlu iş budur. Zira “Bilesiniz ki kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur” Ra’d 13/28. Ahmed Rifâî hazretleri el-Burhânü’l-Mü-eyyed adlı eserinde şöyle buyuruyor “Allah Teâlâ’yı zikretmeye devam ediniz. Çünkü zikir, Allah Teâlâ’ya kavuşmak vuslat için bir nevi mıknatıs, yakınlaşmak kurbiyet için de tutunacak sapasağlam bir iptir. Zikrullaha devam edenler, Allah Teâlâ ile sevinir. Allah ile sevinmiş olan, ona kavuşmuş olur. Zikrin kalbe yerleşmesi sohbetin bereketiyle mümkün olur.” Ey bizden uzak duran! Zanneder misin ki bildiklerin sana yeterlidir, amelsiz ilmin ne faydası olur? İhlâs olmadan amel olur mu? İhlâs bile tehlike yolunun kenarında kalır. Seni ihlâslı bir kul haline getirdikten sonra amele sevkedecek, riya hastalığını tedavi edecek ve sana emin yolu gösterecek kimdir, bilir misin? Cenâb-ı Mevlâ şöyle buyurmuştur “Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun!” Nahi 16/43. Kalb-i selim istiyorlar İmam-ı Rabbani hazretleri şöyle buyurmuştur “Kendi üzerinize şefkatli bir anne gibi titremeniz ne zamana kadar sürecek? Kendiniz için üzülmeniz, dertlenmeniz ne zamana kadar sürecek?” İnsan kendini ve başkalarını da ölü gibi görmedikçe ve hissiz ve hareketsiz idrak etmedikçe olmaz. Daha sonra da, “Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler” Zumer 39/30 mealindeki âyeti okumuş ve şöyle buyurmuş “Bu birkaç günlük dünya hayatında Allah’ı çokça zikrederek kalp hastalığından kurtulmak en mühim iştir. Bu kısa zamanda manevi hastalıkların ilacı Allah Teâlâ’yı hatırlamaktır. Maksatların en büyüğü olan kalp, Allah’tan başkasına tutulursa ondan ne hayır gelir? O zaman alçakları ve aşağılığı isteyen ruh, nefs-i emmareden daha aşağıdır. Ahirette insandan kalp selâmeti isterler. Allah’tan başka bütün ilişkilerini kesmiş kalp isterler. Ruhun, Allah’tan başka şeylerden kurtulmasını ararlar. Ancak bizim gibi dar düşünceliler, daima kalp ve ruhumuzu başka şeylere bağlamak için sebepler arayıp dururuz. Bu kapıda nefse yer yok Vird çekme esnasında dilimiz damağımıza yapışır. İçimizden söylediğimiz Allah kelimesinin manasını düşünürüz. Onun kalbimizdeki sesini dinleriz; bunu her “Allah.. Allah..” deyişimizde yaparız. Kalbin illâ o kelimeyi söyleyip söylememesi değil o mananın kalbe yerleşmesi mühimdir. Burada kıymetli olan, kalbin her seferde, atışına uygun olarak “Allah.. Allah..” demesi değildir. Asıl önemli olan, “Allah” manasının kalbe yerleşmesidir. Bu mana kalbe yerleşince devamlı Allah’ı hatırlama kabiliyeti kazanır insan. Yalnız kalbin atışına bağlı kalarak Allah kelimesi söylenmiş olsa; kalp dakikada altmış kere atıyor, biz de dakikada altmış kere “Allah … Allah..” demiş oluruz. Ama mana oraya yerleşirse kesintisiz binlerce kere “Allah … Allah…” söylenmiş gibi olur. Onun için biz, yalnız kelimenin manasını düşünüp bu manayı kalbe yerleştireceğiz. İnsan o manayı kalbe yerleştirdiği zaman artık kelimenin anlamına takılıp kalmaz. Mesela, yolda giderken elinde tesbih olan insanlar görürsünüz; aklı, gözü başka yerde, tesbih de elinde durmadan çeviriyor; alışmıştır. Acaba o esnada tesbihi şuurlu mu çekiyor? Yoksa sıradan bir alışkanlık mı? Şuursuz bir şekilde “Allah” denirse bunun kıymeti olmaz. Kalbi “Allah” kelimesinin manası yerleşirse insan devamlı şuurlu olur. Onun için mananın evvela kalbe yerleşmesi lazımdır. Çünkü kıymetli olan budur. Vird çekerken lisan-ı hal ile, “Göklerin ve yerin Rabb’i kimdir?“26 Ra’d 13/16 buyuran Rabbimiz’e, “Allah’tır” diyerek cevap vermiş oluruz. Çünkü kalp Allah’ın evidir. Biz de “Allah” diyerek bu kapının tokmağını vurmuş oluruz. Allah kelimesini sadece lisan ile söylemek kâfi değildir. Onun manasını kalbe yerleştirmek gerekir. Peki, “Allah” kelimesinin manası kalbe yerleşince ne olur? İşte o zaman Peygamber Efendimiz’in SAV tarif ettiği “ihsan makamı” elde edilmiş olur. İhsan makamına ulaşan kişi, sanki devamlı Allah’ı görür gibi yaşamaya çalışır. O’nun huzurunda duruyor gibi hisseder kendini. Nereye çıksa, nereye baksa Allah Teâlâ’yı görür gibi olur. İşte Sadat-ı kiram efendilerimiz bizden bunu istiyor. Bizi virdle, zikirle tedavi ederek o hale getirmeyi murat ediyorlar. Büyüklerimiz, bu yolda sevap kazanma davasını da gütmemişlerdir. Çünkü vird esnasında mesele tesbihin sayısı değildir. Bir defa bunu aklımızdan çıkartmamız gerek. Çünkü sevap kazanmak, nefsin bir isteğidir. Oysa Nakşibendîlikle nefsin isteğine yer yoktur. Gerçek Nakşibendî, ibadetini nefsi için yapmaz. Allah Teâlâ’nın rızası ve sevgisi için yapar. İşin içine nefis girince, Allah Teâlâ’nın yanında o işin kıymeti kalmaz; hiçbir değeri olmaz. Sevap istemek nefsin isteğidir. Cennet nefsin talebidir. Ama Allah’ın rızası elde edilince zaten O seni cennetine koyar. Allah’ın rızası, cennettedir, cehennemde değil! Çünkü cehennemde Allah’ın rızası değil gazabı vardır. Allah razı olduğu vakit, seni zaten cennetine koyacak; ama senin maksadın sevap olmasın! Bütün gayen, O’nun sevdiği işleri yapmak ve ibadet edilmeye sadece O’na layık olduğunu idrak etmek olsun. Rabia El-Adeviyye hazretlerinin yanına iki zat gelmiş. Aralarında biraz sohbet etmişler. İbadetten bahsederlerken. Rabia El-Adeviyye hazretleri sormuş -“Sen niçin ibadet ediyorsun?” O kimse, -“Cehennem korkusundan ibadet ediyorum” diye cevap vermiş. Diğerine de sormuş o da, -“Ben de cennete girmek için ibadet ediyorum” demiş. Rabia El-Adeviyye hazretleri, -“Yazık, çok yazık, demiş. Biriniz sopayla, diğeriniz de ücretle çalışan köleye benziyorsunuz. Hani Allah için çalışmak?” demiş. Sofilikte üç şiar var “Rabıta, hatme ve vird müridin kalbini temizler. Kalp temizlenmeden Allah Teala’nın sevgisi içeriye girmez. ÇAĞIL Bu yazı Semerkand yayınlarından çıkan Doktor Ahmet Çağıl’ın “Yar ile bayram” isimli kitabından bir alıntıdır. Kitabı satın almak isterseniz buraya tıklayarak satın alabilirsiniz. Vird Ne Demektir?
vird çekerken fatihalar nasıl hediye edilir