Hava soğukken moleküller arası boşluk daha azdır yani birim hacimdeki molekül miktarı fazladır (Bkz.özkütle).Silindire verilen hava soğuk olduğunda silindirin içine daha fazla hava (oksijen) sığabilir ve bu şekilde volümetrik verim artırılarak daha fazla güç elde edilir. Birim hacimdeki madde miktarına denir. ^d harfi ile gösterilir. Birimi gr/cm³ dür. d = m/v = kütle/hacim 2) Erime Noktası: • Katı haldeki bir maddenin sıvı hale geçtiği sıcaklığa erime noktası denir. Madde erirken sıcaklık sabit kalır. Bir maddenin sıvı halden katı hale geçtiği sıcaklığa donma noktası _ denir. Böylece gaz moleküllerinin sayısında bir değişiklik olmaz ancak birim hacimdeki gaz moleküllerinin sayısı iki misli olur. Bu nedenle moleküller arasındaki uzaklık ve dolayısıyla aynı molekülün çeperdeki herhangi bir noktaya ikinci gitmesi gereken yol yarıya iner. silindirdekimoleküllerin sayısı pd 2 N* tanedir ve buradaki, N*; birim hacimdeki moleküllerin sayısıdır. Ortalama serbest yol ise iki çarpışma arasında alınan yoldur. Molekül bir saniyede metre yol alacağından ve bu yol üzerinde pd 2 N* molekül bulunacağından ortalama serbest yol . olacaktır. DownloadPDF. Bölüm 5: Sulu Çözelti Tepkimelerine Giriş. Sulu Çözeltilerin Doğası: Çözücünün su olduğu durumlarda, iyon veya moleküllerin çözücüde gelişigüzel dağılmaları sonucu sulu çözelti oluşur. Sulu çözeltilerde derişim çok düşük olmadığında iyonlar çözeltide serbest olarak hareket ederken bir miktar Esneklik Kat Sayısı + - - Genleşme Kat Sayısı + + - İletkenlik + + - Çözünürlük + + + ÖZ KÜTLE : Sabit sıcaklık ve basınçta birim hacimdeki madde miktarıdır. Katı ve sıvılarda birim hacim genellikle Gram/ cm3 alınır. Gazlarda ise hacim litre alınır. Öz kütle "d" ile sembolize edilir. cf67TKI. Oluşturulma Tarihi Ekim 01, 2021 0445Avogadro yasası, kimya dersi içerisinde yer alan bir konuyu ifade etmektedir. Bu konunun anlaşılabilmesi sınavlar için büyük bir önem taşımaktadır. Sizin için avogadro yasasının ne demek olduğunu, avogadro sayısının kaç olduğunu, bu yasanın formülünün hangi denklemden meydana geldiğini detayları ile yasası genel olarak aynı basınçta ve sıcaklıkta gazların, eşit hacimlerdeki moleküllerin aynı sayıda olduğunu bildiren bir ilişkidir. Avogadro yasası, İtalyan asıllı kimyager ve fizikçi olan Amedeo Avogadro tarafından tarif edilmiştir. Bu yasa 1811 senesinde ortaya atılmıştır. Avogadro Yasası Nedir? Avogadro yasası aynı zamanda Avogadro hipotezi şeklinde de bilinmektedir. Amedeo Avogadro'nun 1811 tarihinde bulmuş olduğu bir gaz yasasıdır. Bahsedilen yasa, eşit hacimde olan gazların; eşit sıcaklıkta ve eşit basınçta aynı sayıda molekül veya parçacık sayısına sahip olduğunu belirtmektedir. Bu yasaya göre, belli bir hacimdeki gazın bulundurmuş olduğu molekül sayısı, gazın kütlesinden veya boyutundan bağımsızdır. Örnek olarak verilirse; aynı hacimdeki nitrojen ve hidrojen verilebilmektedir. Buna göre, nitrojen de hidrojen de aynı basınç, aynı hacim ve aynı sıcaklık içerisinde aynı molekül sayısına sahip olmaktadır. Avogadro Yasası Denklemi Nedir? Avogadro yasası, belirli bir denklemin üzerine kurulmuş olan bir yasayı ifade etmektedir. Bu denklemi yazmak için ise birkaç yol bulunmaktadır. Gaz yasasının matematiksel bir ilişki olduğu şu şekilde ifade edilmektedirk = V / nDenklemi ile Bir orantı Gaz Bir gazın mol sayısını yasası kapsamında ideal gaz sabiti, bütün gazlar için aynı değeri ifade etmektedir. Bu durumda şu şekilde gösterilmektedirSabit p = 1 V 1 / T 1, n 1 = p 2 V 2 / T 2, n 2V 1 / n 1 = V 2 / n 2V 1, n 2 , = V 2, n 1 p Gazın Mol ifade edilmektedir. Avogadro Sayısı Nasıl Gösterilir? Avogadro sayısı ya da Avogadro sabiti, bir elementin bir molünde bulunan atom sayısıdır ya da bir bileşiğin bir molünde bulunan molekül sayısı şeklinde ifade edilmektedir. 1 mol bir diğer deyiş ile 12 gr karbon12 elementinde yer alan atom sayısı deneysel bir şekilde hesaplanarak 6,02214199x1023 olarak bulunmuştur. Avogadro Kanunun Etkileri Nelerdir? Avogadro yasasının çeşitli etkileri mevcut halde bulunmaktadır. Bu etkiler ise şu şekilde sıralanmaktadır0 ° C ile 1 atmosfer basınç içerisinde ideal gazların molar hacmi 22,4 litre şeklinde gaz sıcaklığı ve basıncı sabit ise, gaz arttıkça, birim miktarı da gaz basıncı ile sıcaklığı sabit olduğu durumda gaz miktarı azaldığında, birim de yasasının etkileri bu şekilde ifade edilmektedir. Avogadro Sayısı Ne İşe Yarar? Avogadro sayısı ya da Avogadro sabiti, bir elementin bir molünde mevcut halde bulunan atom sayısı ya da bir bileşiğin bir molü içerisinde yer alan molekül sayısıdır. Avogadro sayısı bu değerlerin belirlenmesini sağlamaktadır. Molekül Sayısı Ne Demektir? Molekül sayısı esas olarak avogadro sayısı şeklinde de ifade edilmektedir. Molekülün sahip olduğu mol sayısına avogadro sayısı denilmektedir. Yapılmış olan avogadro deneyine bakıldığında bir molün yaklaşık bir değer olarak tekabül ettiği görülmektedir. Hangi Gaz İdeale Daha Yakındır? Gaz taneciklerinin her çeşit çarpışması esnek kabul edilmektedir. Gaz taneciklerinin arasında itme ve çekme kuvvetlerinin mevcut olmadığı kabul edilmektedir. Aynı koşullarda yer alan gazlardan tanecik kütlesi daha küçük olan ideale çok daha yakın olmaktadır. Vakum Nedir ? Vakum, latin kökenli bir kelime olup vacuus yani boşluk anlamına gelmektedir. Bunun yanında Amerikan Vakum Topluluğunun yapmış oluğu vakum tanımı ise deniz seviyesinde birim hacimdeki gaz moleküllerinin sayısı 2,5 x 10^25 molekül / m³ değerinden düşük olan ortamlar olarak ifade edilmektedir. Vakum Türleri nelerdir ? Vakum’un iki türü vardır bunlar sırasıyla doğal vakum ve yapay vakumdur. Bu kavramları ayrıntılı bir şekilde inceleyecek olursak; Doğal Vakum 22 °C de bulunan ortamda birim hacimdeki gaz moleküllerinin sayısının kendiliğinden 2,5 x 10^25 molekül / m³ değerinden düşük olan ortamlara denilir. Yapay Vakum 22 °C de bulunan ortamda vakum pompası ile vakumlanarak birim hacimdeki gaz moleküllerinin sayısının 2,5 x 10^25 molekül / m³ değerinden düşük olması sağlanan ortamlara denilir. Basınç ve Basınç Birimleri Nelerdir ? Basınç ve vakum kavramlarının her ikisi de ortamda var olan molekül miktarını ifade etmek için kullanılır. Fakat bu iki kavramdan basınç daha çok var olan gaz moleküllerinin miktarını betimlerken vakum kavramı ise gaz moleküllerinin miktarının azaldığını basınç değerinin arttığı ortamda vakum değeri azalır yada basınç değerinin azaldığı ortamda ise vakum değeri artar. Bu kavramlarda dikkat edilecek husus 760 Torr üzerinde ki değerlerde basınç seviyesi ifadesi kullanılırken bu değerin altındaki değerler için ise vakum seviyesi ifadesi kullanılır. Bu iki kavramı açıkladıktan sonra basınç birimlerini irdeleyecek olursak birim tablosuna dikkat edilirse örnek olarak ,1 bar = 1×10^5 Pa değerini tablodan çıkartabiliriz. Burada Pascal => Pa =N/m² N=Newton , m=metre ifade etmektedir. Vakum çalışmalarında birim olarak Torr veya Paskal ile çalışılır. Neden Vakum ? Atmosferde bulunan ve yaşamamız için gerekli alan gazlardan bazıları fiziksel ve kimyasal işlemlerin gerçekleştirildiği ortamlarda sorun durumu birkaç örnek ile açıklayacak olursak; Safsızlığın önemli olduğu bazı yarıiletken malzemelerinEntegre,Chip.. üretimi sırasında ortamda istenmeyen türden atomların bulunması malzemenin safsızlığını dolayısıyla elektronik özelliklerini olumsuz yönde etkiler. Bu sebepten bu tür malzemelerin üretimi sırasında ortam vakumlanarak malzeme içerisine girebilecek istenmeyen atomların sayısı azaltılarak malzemenin daha saf elde edilmesi sağlanır. İnce film büyütme tekniğinde eğer işlem yapılacak ortam vakuma alınmadan yani atmosfer altında yapılacak olursa işlem sırasında ısıtılarak buhar haline getirilen metal atomları hedefe giderken ortamda bulunan birçok atom ve moleküle çarparak kinetk enerjilerini kaybederler ve hedefe etkin bir şekilde ulaşamayarak istenilen metal büyütme işlemi gerçekleştirilemez. Yüksek enerji fiziğinde de vakumlu ortam bu ortam oluşturulmadan yüksek enerji fiziğine ait deneysel çalışmalar yapılır ise kilometrelerce uzunlukta ve çapta bulunan dairesel parçacık hızlandırıcılarda hızlandırılan çok yüksek kinetik enerjiye sahip parçacıklar ortamda bulunan atom ve moleküllere çarparak hem kinetik enerjileri azalır hemde hareket yörüngelerinden saparak hatalı deneysel sonuçların elde edilmesine neden olur. Yararlanılan Kaynaklar Introduction to the princibles of vacuum physics Niels Marquardı Handbook of vacuum science and technology Bawa Singh, John H. Thomas,Doroty M. Hoffman Fundemantals of vacuum technology Dr. Walter Umrath SoruFEN BİLİMLE 15. H 1 mol CH 9 Şekildeki sabit hacimli kapalı kapta 1 mol CH4 gazı bulunmaktadır. Kaba aynı sıcaklıkta 1 mol He FEN BİLİMLE 15. H 1 mol CH 9 Şekildeki sabit hacimli kapalı kapta 1 mol CH4 gazı bulunmaktadır. Kaba aynı sıcaklıkta 1 mol He gazı ek- leniyor. P. X = n RA Buna göre; birim zamanda birim yüzeye çarpan tanecik sayısı, II. basınç, WI. birim hacimdeki molekül sayısı = niceliklerinden hangileri iki katına çıkar? H = 1, He = 4, C = 12 A Yalnız! B Yalnız II G C I ve II D II ve III E I, II ve III B B Çözünürlüğe etki eden faktörler ve derişim çeşitleri nedir Gece Perisi Çözünürlüğe etki eden faktörler nelerdir, derişim çeşitleri ÇÖZELTİLER Çözelti Homojen karışımlara çözelti denir Çözücü Çözeltinin miktarca fazla olan ya da halini katı, sıvı, gaz belirleyen bileşenine çözücü denir Çözünen Çözücüye göre daha az miktarda bulunan çözelti bileşenine çözünen denir ÇÖZELTİLERİ SINIFLANDIRMA A-Çözücü ve Çözünene Göre Sınıflandırma B- Derişime Göre Sınıflandırma C- Doygunluğuna Göre Sınıflandırma ÇÖZÜNME OLAYI Bir maddenin bir çözücüde kendini oluşturan birim taneciklere iyon veya molekül ayrılmasına çözünme denir Bir madde çözünen başka bir madde içine çözücü ilave edildiğinde birim tanecikler etkileşir Çözücü molekülleri çözünen molekül veya iyonlarını sarar ve birbirinden ayırır Sonuç olarak çözünme olayı gerçekleşir İyonik çözünme İyonik bileşikler NaCl, HCl, NaOH vs suda çözündüğünde iyonlarına ayrışırlar ve hidratize tanecikler oluştururlar Çözünen iyonlarının su ile sarılması sonucu oluşan taneciklere hidratize tanecik denir Örneğin yemek tuzu kristallerine su molekülleri yaklaşır ve su moleküllerinin negatif yüklü oksijeni tuzdaki Na+ na yönelir Başka bir su molekülündeki pozitif yüklü hidrojen ise Cl- na yönlenir ve su molekülleri tuzdaki iyonları sararak koparırlar Bir molekül farklı atomlardan meydana gelmişse her bir atomun elektronlara karşı ilgisi farklı olur Bunun sonucu olarak molekülün bir kısmında elektron fazlalığı ve bunun sonucu olarak da kısmi negatif yük, bir kısmında elektron noksanlığı ve bunun sonucu olarak da kısmi pozitif yük görülür Bu şekildeki moleküllere polar moleküller denir Su bir polar moleküldür Oksijen atomu bölgesi kısmen negatif, hidrojen atomları bölgesi kısmen pozitif yük gösterir Öte yandan elektron dağılımı yukarıda olduğu gibi kutuplaşma göstermeyen moleküllere polar olmayan moleküller veya kısaca apolar moleküller denir Aynı tür atomlardan meydana gelen moleküller apolar özelliktedir Örneğin H2 apolar özellik gösterir Çözeltiler için genel olarak şu kural söylenebilir Benzer benzeri çözer; yani polar çözücüler polar çözünenleri, apolar çözücüler ise apolar çözünenleri çözer Bunun nedeni şu şekilde açıklanabilir Polar bileşiklerde moleküller arası çekim kuvveti oldukça fazladır Molekülün negatif yüklü kısmı öteki molekülün pozitif yüklü kısmı tarafından çekilir Böylece bütün moleküller arasında bir ağ yapısı kurulur Apolar bir molekül polar bir moleküldeki bu ağ yapısını bozarak çözemez Farklı yoğunluklarda birbiri içine girmeyen sıvılar- a daha yoğun CCl4 huninin altından alınmakta ve belirgin bir ayırma olmaktadır b eğer yoğunluklar aynı ise ya da benzeri ise biri diğeri içerisinde asılı olmaktadır Bu iki fazı ayırmak fiziksel olarak güç olmaktadır c su ve CCl4 karışmaz ve daha az yoğun olan su, CCl4 tabakasının üstünde kalır CCl4 bir apolar moleküldür ve polar bir molekül olan suda çözünmez Çünkü su molekülleri arsındaki çekim kuvveti, CCl4 ile su molekülü arasındaki çekim kuvvetinden çok daha fazladır Bu iki sıvı birbiri ile karışmaz, iki fazlı bir sistem meydana getirir Moleküler çözünme Organik maddeler şeker, üre, alkol vs ve bazı inorganik maddeler O2, I2 gibi su veya uygun bir organik çözücüde çözündüğünde moleküler olarak çözünür Bazı organik maddelerin suda iyonlaştığı da bilinir ÇÖZÜNME HIZINA ETKİ EDEN FAKTÖRLER 1-Sıcaklığın Etkisi Bir çözünme olayında ısı açığa çıkıyorsa bu çözünme ekzotermik çözünme, ısı alıyorsa endotermik çözünme olarak adlandırılır Katı ve sıvılarda çözünme genellikle ısı alarak, gazların çözünmesi ısı açığa çıkararak gerçekleşir Hem ekzotermik hem de endotermik çözünmelerde sıcaklık artarken çözünme hızı da artar Sıcaklık artarken çözücü ve çözünen moleküllerin kinetik enerjisi arttığından birim zamandaki çarpışma sayısı dolayısıyla çözünme hızı da artar 2- Yüzey Temasının Etkisi Bir katı maddenin tanecik boyutunun öğütme ile küçültülmesi sonucunda birim kütledeki veya birim hacimdeki yüzey alanı artar Çözünenin yüzey alanının artması, çözücü molekülleri ile etkileşimin artmasına neden olur Çözücü moleküllerinin birim zamanda etkileşiminin büyük olması çözünme hızının da büyük olmasına neden olur 3- Çözünen Maddenin Türünün Etkisi Çözünen maddenin farklı fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip olması nedeniyle aynı çözücüde çözünen madde türünün değişimi çözünme hızının da değişmesine neden olur Çözünme hızının değişimi mikro boyutta çözünen türünün değişimi çözünenin birim tanecikleri ile çözücü molekülleri arasındaki etkileşim kuvvetlerinin değişmesiyle açıklanabilir 4- Basıncın Etkisi Sabit sıcaklıkta katı ve sıvıların çözünme hızına basıncın etkisi yoktur Ancak gazlarda basınç artarken çözünme hızı da artar ÇÖZÜNÜRLÜK Sabit sıcaklık ve basınçta 100 g çözücüde çözünebilen maksimum madde miktarına o maddenin çözünürlüğü denir Yani; Çözünürlük = Çözünenin kütlesig / 100 g çözücü formülü ile ifade edilir Her maddenin belli bir çözücüde çözünebileceği madde miktarı yani, denge noktası farklıdır Denge, dinamik bir olaydır Yani bu noktada çözünme durmaz, devam eder Ancak bunun karşıtı yani çözeltiden çözünenin ayrılarak katı üzerinde toplanması olayı da aynı miktarda ve zamanda olur Böyle bir çözeltiye çözünenin kristali katılırsa kristalin büyüklüğünün değişmediği ancak şeklinin değiştiği görülür *Çözünürlük çözen ve çözünen madde miktarına bağlı değildir ÇÖZÜNÜRLÜĞE ETKİ EDEN FAKTÖRLER 1- Çözünen Maddenin Türü Her maddenin çözücü-çözünen dengesine ulaşma noktası farklıdır Örneğin çözünürlüğe etki eden diğer faktörler sabit tutulduğunda bir litre suda 3,8 mol yani 1311gram eker çözünürken aynı miktar suda 5,3 mol yani 310gram NACI çözünür Miktarlar gram olarak karşılaştırıldığında şekerin çözünürlüğünün sofra tuzundan fazla olduğu düşünülebilir Ancak çözünürlüğün fazla olması demek daha fazla sayıda molekülün çözeltiye geçmesi demektir Bu açıdan karşılaştırma yapıldığında tuzun çözünürlüğünün şekerden daha fazla olduğu görülür Bu da beklenen bir olaydır Çünkü NACI iyonik yapıdadır ve iyonların yarıçapları şeker moleküllerinden çok daha küçüktür Dolayısıyla suyun daha fazla sayıda NACI molekülünü çözeltiye alması doğaldır 2- Çözücünün Türü Çözücü ve çözünen maddelerin molekülleri birbirine ne kadar çok benzer ise çözünürlük o kadar yüksektir Başka bir deyişle polar yapıdaki bir madde ancak polar çözücülerde, apolar bir madde ise ancak apolar çözücülerde çözünür Kısaca söylemek gerekirse benzer benzeri çözer Gerek çözücü gerekse çözünen moleküllerinin özellikleri iki uç özellikten ne kadar farklı ise, çözünürlük o ölçüde değişir Bazı çözücü molekülleri polarlık ve apolarlık özelliklerini birlikte gösterebilirler Örneğin etil alkol C2H5OH böyle bir moleküldür Molekülün C-H ve C-C bağları apolar, O-H ve C-O bağları ise polar özelliktedir Bir başka deyişle molekülün bir ucu polar özellik, öteki ucu ise apolar özellik gösterir Dolayısıyla etil alkol hem polar hem de apolar maddeler için iyi bir çözücüdür 3- Sıcaklık Sıcaklığın çözünürlüğe etkisini gazlar ve katılar için ayrı ayrı incelemek gerekir Gazların sıvılardaki çözünürlükleri genellikle sıcaklık arttıkça azalır Katıların sıvılardaki çözünürlüğü için ise kesin bir şey söylemek mümkün değildir Çözünme olayının ekzotermik veya endotermik oluşuna bağlıdır Örneğin; Çözünen+Su+Enerji→Doygun çözelti şeklinde gerçekleşen çözünme olayı için sıcaklığın artması çözünürlüğü artırırken Çözünen+Su→Doygun çözelti+Enerji Şeklindeki bir çözünme olayında durum tam tersidir Çözünme olayındaki enerji etkisi ister enerji veren isterse enerji alan yönde olsun ne kadar büyük ise sıcaklıktan etkilenme o kadar belirgin olur 4-Basınç Basıncın sıvı ve katıların çözünürlüğüne önemli bir etkisi yoktur Şüphesiz bir gazın başka bir gaz içindeki çözünürlüğü de basınca bağlı değildir Gazların katı ve sıvılardaki çözünürlükleri ise basınçtan önemli ölçüde etkilenir Gazların sıvılarda çözünmesi sırasında, katıların sıvılarda çözünmesinde olduğu gibi denge vardır Eğer sıvı üzerindeki gazın basıncı artırılırsa denge bozulur ve daha fazla gaz sıvıda çözünür böylece gazın sıvıdaki çözünürlüğü artmış olur Gazların sıvılardaki çözünürlüğünün basınçla değişimi Henry Yasası olarak ifade edilir Bu yasaya göre gazların sıvılardaki çözünürlüğü, bu gazın sıvı üzerindeki kısmi basıncı ile doğru orantılıdır HENRY YASASI Bir gazın çözünürlüğü gaz basıncıyla doğru orantılı olarak değişir Buna Henry yasası denir ve C=k × Pgaz şeklinde ifade edilir Burada, C=gazın belli çözücüde sabit sıcaklıktaki çözünürlüğü Pgaz=gazın bu çözeltideki kısmi basıncı K=orantı katsayısı Sıvı ile tepkime veren gazların çözünürlüğü vermeyenlere oranla daha fazladır Örneğin oksijen, hidrojen ve azotun sudaki çözünürlükleri amonyak, CO2 veya SO2 nin sudaki çözünürlüklerinden daha azdır Çünkü sonuncular suda bileşik oluştururlar Bu tür gazların çözünürlüğü Henry yasasından sapma gösterir 5-Ortak İyon Az çözünen tuzlarda denge eşitliğinde bulunan iyon ve moleküller ortak tanecik olarak nitelenir Ortak tanecik sayısının değişimi denge konumunu değiştirdiğinden ötürü çözünürlüğü de değiştirir AgCI ün doymuş çözeltisinde ortak iyon Ag+1 ve CI-1 dir AgCIk ↔ Ag+1suda + CI-1suda Ag+1 veya CI-1 derişimini değiştirecek bir etki yapıldığında denge konumu girenler yönünde bozulur ve AgCI ün çözünürlüğü azalır Bu nedenle AgCI ün dengede olduğu bir çözelti sistemine AgNO3 ilave edildiğinde Ag+1 derişimi arttığından sistem bunu azaltmak ister ve AgCI çöker Benzer şekilde NaCI ilave edildiğinde CI-1 derişimi artar ve AgCI çöker Sonuç olarak, AgCI ün çözünürlüğü azalır DERİŞİM KONSANTRASYON Bir çözeltide çözünmüş madde miktarı derişim ile ifade edilir Derişim, verilen bir çözücüde ya da çözeltide bulunan çözünen miktarının bir ölçüsüdür Derişim genel olarak aşağıdaki eşitlik ile hesaplanır C=M/V Bu eşitlikte C; derişim, m; çözünen kütlesi, V; çözelti hacmidir Özel Derişim Çeşitleri 1- ppm milyonda bir kısım Çözeltilerde bir bileşenin kütle ya da hacim yüzdesi çok küçük ise, çözelti derişimini genellikle başka bir birimle belirtiriz 1 kg çözeltide çözünmüş maddenin mg olarak kütlesine milyonda bir kısım part per million; ppm denir 2-Molarite 1 litre çözeltide çözünmüş maddenin mol sayısına molarite denir Molarite için şu bağıntıyı verebiliriz molariteM= çözünen miktarımol / çözelti hacmi = n / V 3-Molalite Molalite, sıcaklıktan bağımsız ve aynı zamanda mol kesri ile de orantılı olan bir derişim birimidir ve çözünenin mol sayısının çözücünün çözeltinin değil! kg cinsinden miktarına bölünmesiyle elde edilir Molalitem= çözünen miktarımol / Çözücünün kütlesikg 4- Normalite 1 litre çözeltide çözünmüş maddenin eşdeğer gram sayısına normalite denir Aşağıdaki eşitlik ile hesaplanır 1- Hacimce Yüzde Sıvı- sıvı karışımları için kullanılan % derişim çeşididir 100 mL çözeltideki çözünenin hacmine, hacimce % denir v/v % ile gösterilir 2- Kütlece Yüzde Genellikle katı-katı karışımlarında kullanılan bir derişim çeşididir 100 gr çözeltide veya karışımda çözünenin kütlesine, kütlece % denir ve m/m % ile gösterilir 3- Kütle/Hacimce Yüzde Genellikle katı-sıvı çözeltileri için kullanılan bir derişim çeşididir 100 mL çözeltide çözünmüş maddenin kütlesine, kütle/hacimce % denir ve m/V % şeklinde gösterilir /Kimya /Molekül Nedir? Moleküllerin Yapısı, Formülü ve Moleküler Bağlar Molekül sözcüğü; Fransızca “molécule son derece küçük parçacık“ sözcüğünden türetilmiştir. TDK sözlüğüne göre molekül Element ya da bileşikleri oluşturan, onların özgül niteliklerini gösteren en küçük birim, madde. Fiziksel kimyada bir veya birkaç atomun birleşmesinden oluşan, birkaç çekirdek veya elektronlu yapı anlamlarına gelir. Moleküller yapılarında birden fazla atom içerirler. Bir molekül, aynı iki atomun ya da farklı sayılarda farklı atomların birbirlerine bağlanmasıyla oluşur. Bir su molekülü 3 atomdan; iki hidrojen ve bir oksijenden atomunun birleşmesinden oluşurken, bir hidrojen peroksit molekülü iki hidrojen ve 2 oksijen atomunun birleşmesiyle oluşur. Bir kan proteini olan gamma globulin ise 1996 molekülden oluşur ve 4 çeşit farklı atom içerir hidrojen, karbon, oksijen ve nitrojen. Sayfa İçerikleri1 Moleküler Metalik2 Molekül geometrisi3 Moleküllerin Formülü Moleküler Bağlar Kovalent Kovalent bağlı su molekülleri İki ya da daha fazla atomun birbirlerinin elektronlarını paylaşarak kurdukları bağdır. Bu bağı oluşturan her bir atom elektron çiftine bir elektron sağlar. Bağ eğer aynı cins iki atomdan oluşmuş ise, oluşturulan bağ apolar kovalent bağ olarak adlandırılır. Elektron çifti her iki atoma da eşit uzaklıkta yer alır. Diğer yandan bağ farklı iki cins atom tarafından oluşturulmuşsa oluşturulan bağ polar kovalent bağ olarak adlandırılır. Bu durumda elektronegatifliği daha yüksek olan atomun elektron yoğunluğu, negatifliği az olan atoma göre fazladır. İyonik En az bir ya da daha fazla elektronun bir atomdan ayrılıp başka bir atoma bağlanması sonrasında poziti ve negatif iyonların oluşması sonucunda oluşan bağdır. Sodyum ve Kklor atomlarından oluşan NaCl’yi oluşturan bağ bu bağ tipine örnektir. Metalik Metalik bağ yapısı Metal atomlarının bir arada kalmasını sağlayan bağdır. Metal atomları çekirdeğinde valans elektronları arasındaki etkileşimin kuvveti oldukça zayıftır ve bu sebeple valans elektronlar serbestçe hareket edebilmektedirler. Band teorisine göre metal atomlarının etrafı valans elektronlarının oluşturduğu bir dizi serbest elektron ile çevrilidir ve bu serbest elektronların paylaşımı sonucu metalik bağ oluşur. Molekül geometrisi Molekül geometrisi, bir moleküldeki atomların üç boyutu olarak düzenlenmesidir. Molekül geometrisi bir maddenin Erime, kaynama, yoğunluj gibi değerleri ve vereceği tepkime tipleri gibi fiziksel ve kimyasal özellikleri etkiler. Genellikle bir moleküldeki bağ uzunlukları ve bağ açıları deneysel olarak belirlenir. Bununla birlikte, molekül ya da iyonun Lewis yapısında merkez atom çevresindeki elektronların sayısı bilindiğinde, molekül geometrisi tahmin edilebilir. Bu yaklaşım, atomun değerlik kabuğundaki son katmandaki elektronlarının birbirini itmesi fikrine dayanır. Moleküllerin Formülü Bir takım deneylerle organik bileşik olduğu anlaşılan bir maddenin moleküler formülünün bulunması elementel analizler sonucunde gerçekleşir. Bileşiğin formülünü bulmak için öncelikle madde safsızlıklardan arındırılır ve bu işlem genellikle damıtla, kristallendirme ve ekstraksiyon gibi fiziksel işlemlerdir. Saflaştırıldıktan sonra molekül ve yapı formülünü bulmak için yapılacak işlemler sırasıyla; Maddenin organik olup olmadığını anlamak için deneyler yapılır. Bileşikte bulunan elementler nitel analizlerle saptanır. Varlığı belirlenen elementlerin yüzde oranlarını bulmak amacıyla nicel analizler yapılır. Nicel analiz sonuçlarından yararlanılarak bileşiğin basit formülü bulunur. Bileşiğin molekül ağırlığı deneyler yardımıyla belirlenir. Basit formülü ve molekül ağırlığı bilinen bileşiğin molekül formülü hesaplanır. Bileşiğin fiziksel ve kimyasal özellikleri, bilinen organik bileşiklerin özellikleri ile karşılaştırılır. Yapılan bu işlemlerin değerlendirilmesiyle ortaya çıkan yapı formülüne sahip olan organik bileşik, laboratuvarlarda yapay olarak elde edilir ve analiz edilen bileşik ile karşılaştırılır. Moleküler formüller basit formüllere nazaran biraz daha aydınlatıcı olduğu halde, hangi atomların birbirine bağlandıklarını ve bağların türünü belirtmedikleri için bir bileşiği tam olarak karakterize edemezler. Ayrıca bakın; Atom Nedir? Bileşik Nedir?

birim hacimdeki molekül sayısı nedir