Meydana getirilen gözlemler sonucunda adam bebek anne karnında çoğu zaman sağ tarafta olduğu görülmüştür. Contents1 Adam bebeğe hamile olanlar ne Aşerir?2 Bebeğin adam olduğu {nasıl} Anlaşilir?3 Bebek Sol tarafta ise cinsiyeti ne olur?4 Adam bebek anne karnında {nasıl} oynar?5 En oldukça hangi ayda adam bebek olur?6 Adam bebek erken oynar mı?7 Adam bebekte annenin canı ne Doktorun CevabıHüseyin EVCİLER30.01.2012. perianal apse tekrarlarla seyredebilir. bu nedenle bir çocuk cerrahisi uzmanı tarafından değerlendirilip tedavisinin düzenlenmesi uygun olur. Yorumunuz gönderilmiştir. Editörlerimiz onaylandıktan sonra yayına alınacaktır. Yorumunuz başarılı şekilde eklenmiştir. 3dakika. “Sıçrama refleksi” olarak da bilinen Moro refleksi, insanın ilk reflekslerinden biridir. Çocuk bu şekilde yanıt vermeye başladığında, bu refleks genellikle çok dikkat çeker. Öyle ki, bazen bebekler sert bir harekete maruz kalınca ani şekilde sıçradıklarında korkuyor ve endişeleniyoruz. Bilmeniz gereken ilk şey Gebelikhesaplama tüp bebek tedavisinde son regl dönemi içinde kullanılan ilaçlar etkisi olduğu için tam anlamı ile hesaplanmaz. Bu yanılmalara sebebiyet verir. Bundan kaynaklı da embriyonun transfer tarihi baz alınır. Embriyo transfer işlemleri 5 ya da 6 gün yapılır. Bundan kaynaklı olarak da gebelik 3 ya da 4 gün ileri olur. Birsorun olmadığından emin olduktan sonra,bilinci kapalı ve solunumu olduğu için,Koma Pozisyonu (Yan Yatış) Eğer yara veya saplı cisim varsa o bölge koma pozisyonunda yan yatışta havada kalacak şekilde ayarlanır. Bebekte koma pozisyonu farklıdır. Bebeğin anne karnında geçirmiş olduğu çeşitli enfeksiyonlar da gelişin geriliğine sebep olabilir. Plasentaya Bağlı Gelişim Geriliği: Plasenta, anne tarafından gelen besin ve oksijenin bebeğe transfer edilmesinde yardımcı olur. Eğer plasentanın bu görevini tam olarak yapmasına engel olacak bir sorun söz konusu olursa Ctth. Böbreğe en çok ne zarar verir? Ülkemizde birçok kişinin savaştığı kronik böbrek rahatsızlığı, en yaygın hastalıkların başında yer alıyor. Tansiyon ve kandaki alyuvar dengesini sağlayan, vücudu atıklardan arındıran bu önemli organ için, geç olmadan önlem almak gerekir. Peki böbrekte sorun olduğu nasıl anlaşılır? Su ve tuz tüketimi böbreği nasıl etkiler? İşte detaylar... Böbreğe en çok ne zarar verir? Böbrekler, kalp gibi damarlı yapıdan oluşur. Tansiyonu düzenler ve kandaki alyuvar sayısının dengelenmesini sağlar. Dolayısıyla böbrekleri direkt ve doğrudan etkileyen durumlar susuzluk ve sigara tüketimidir. Aynı zamanda; - Fazla tuz kullanımı - Az su tüketmek - İdrarı bekletmek - Reçetesiz ve fazla ilaç kullanımı - Sigara kullanımı böbreklere zarar verir. Böbrekte sorun olduğu nasıl anlaşılır? Böbreklerde oluşan sorunlar kendini ilk etapta gösterir. Fakat kişi yanlış yaşam tarzını benimsemiş, bu semptomlara alışmışsa, normal gelebilir. Aşağıda belirtildiği üzere böbreklerdeki sorunlar, öncelikle kendini vücudun farklı bölümlerinde gösterir. Düşük idrar üretimi Ellerde, yüzde ve bacaklarda şişkinlik Nefes darlığı, alırken zorluk çekmek Hızlı yorulma, halsizlik Uyku güçlüğü İştah kaybı, bulantı, kusma Yüksek tansiyon Üşüme ve yorgunluk hissi Kötü kokulu nefes Tat almada eksiklik Fazla tuz tüketimi böbreği nasıl etkiler? Alınan tuzun yaklaşık yüzde böbreklerden geri emilir. Fazla tuz tüketilmesi durumunda böbrekler su ve tuz dengesini sağlamakta zorlanır. Bu sorun zaman içinde kan basıncı yüksekliğiyle birlikte böbrek işlevleri üzerinde olumsuz etkiler geliştirir. Susuzluk böbreği nasıl etkiler? Vücut susuz kalırsa, ilk olarak böbrekleri etkiler. Çünkü su içmemek kan basıncını yavaşlatır. Normal süreçte bir dakikada kalpten pompalanan kanın yüzde 20'si ise böbreklerden geçer. Böylelikle vücudun susuz kalması ile ilk olarak böbrekler alarm verir. Beraberinde taş oluşumu ve halsizlik oluşur. . Kalıtsal ve çevresel faktörlerin bir karışımından kaynaklandığı düşünülen astım, kimi etkenler nedeniyle akciğerlerdeki hava yollarının duvarlarının şişmesi ve dolayısıyla bu hava yollarının daralması olarak tarif edilen bir hastalıktır. Peki, çocuklarda astım belirtileri nelerdir? Bebeklerde astım nasıl anlaşılır? Alerjenler, sigara dumanı, hava kirliliği gibi tahriş edici maddeler, hava değişiklikleri, grip ve soğuk algınlığı gibi enfeksiyonların tetikleyici olduğu astım, bebekler, çocuklar ve gençlerde yaygın bir hastalıktır. Şimdi, çocuklarda astım belirtileri nelerdir? Bebeklerde astım nasıl anlaşılır? Gelin hep birlikte öğrenelim…ASTIM HAKKINDAAkciğerlere hava taşıyan solunum tüplerinin kronik hastalığına astım denir. Alerjik astım ve alerijk olmayan astım olarak 2 çeşidi vardır. Çocuklarda alerjik astım daha sık ASTIM BELİRTİLERİBelirtiler arasında; oyun sırasında, geceleri veya gülme sırasında ortaya çıkabilecek sık öksürük tek belirti olabilmesinin yanı sıra, aşağıdaki durumlarla da beraber görülebilir– Nefes darlığı, hava açlığı– Soluk alıp verirken ıslık sesi veya hırıltı– İstirahat esnasında hızlı nefes alıp verme– Göğüs sıkışması veya göğüste ağrı, incinme gibi şikayetler– Solunum esnasında kaburgalar arasında çekilmeler– Oyun sırasında daha az enerji– Zayıflık veya yorgunluk hissiAstımlı tüm çocuklarda aynı bulgulara rastlanmayabileceği gibi, tüm hırıltılı ya da öksürükler de astım kaynaklı olmayabilir. Çocuklarda astım benzeri semptomların nedenleri arasında, üst solunum yolunun enfeksiyonlarının ve alt solunum yolu enfeksiyonlarının da bulunabileceği göz önünde ASTIM NASIL ANLAŞILIR?Bebeklerdeki astım belirtilerini saptayabilmek, bebekler çok küçük olduklarından, duygularını ve rahatsızlıklarını ifade edemediklerinden ebeveynler için büyük bir görülen astım belirtileri az çok yetişkinlerde görülenlere benzer. Ancak bebeklerin hava yolları çok daha küçüktür bu nedenle hassasiyetleri çok daha astım belirtileri şunlardır– Solunum güçlüğüHava yolları daraldıkça bebeklerin normal solunumlarını devam ettirmeleri güçleşmektedir. Bebek ağladığında ya da emekleme gibi aktiviteler yaparken bu durum daha da belirginleşir. Solunumun kesilme süresi birkaç saniye ile birkaç dakika arasında değişebilir. Ciddi bir astım krizinde bu durum sığ hızlı solunuma neden olabilir.– HırıltıHırıltı sesi bebeğiniz her soluk alıp verdiğinde duyulabilen bir ıslık sesidir. Bu ses açık bir şekilde hava geçişinin daraltmış olduğunun ve sadece küçük bir miktar havanın geçmesine izin verdiğinin işaretidir.– ÖksürükKuru öksürük ya da balgamlı öksürük olabilen ancak uzun dönem kronik bir öksürüktür. Gün içinde ara ara olabilen ancak genellikle geceleri kötüleşen bir öksürüktür. Gülmek ve emeklemek öksürüğü de tetikleyebilir. Bebeklerdeki bu öksürüğe hapşırma, sulu gözler ve burun akıntısı gibi diğer alerji belirtileri de eşlik edebilir.– Göğüste sıkışmaAkciğerlere girebilen hava oldukça azaldığından dolayı, bebek daha çok hava alabilmek için ekstra çaba sarfetmeye başlar. Bu genellikle göğüste sıkışma ile sonuçlanır.– Alerjik döküntülerYanaklar, alın ve kafa derisi gibi yerlerde minik, kırmızı deri döküntüleri kişinin astıma da neden olan alerjenlere maruz kaldığını göstermektedir. İnfantil spazm bebeklerdeki astım ile ilişkilidir. Bu kısa bir süre için vücuttaki bir ya da daha fazla kas grubundaki kasılmalar olarak tarif edilebilir. Eğer ciddi bir spazm bir kaç dakika sürer ise, bebeğin hemen hastaneye götürülmesi gerekir. Acil tıbbi müdahale gerektiren bazı ciddi belirtiler solunum-Burun deliklerinin genişlemesi-Kaburgalarda içe doğru çekilmeler-Yüzde soluklaşma-Dudaklar ve tırnaklarda mavimsi renk değişikliği İlginizi Çekebilir Aşırı temizlik de astıma neden olabilir Giriş Tarihi 1709 Son Güncelleme 1711 Doğa Hospital Doğumsal Kalça Çıkıklığı DKÇ Dispalizi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Kerim Recai, dünyadaki her bin doğumdan bir tanesinde kalça çıkıklığı saptandığını, bu rakamın, ülkemizde ise her bin doğumda yaklaşık 15 adet olduğunu belirtti. Günümüzde doğuştan kalça çıkıklığının, gelişimsel kalça yetersizliği, gelişimsel kalça çıkığı, doğumsal kalça çıkığı gibi farklı adlandırmalarla tanındığına vurgu yapan Recai, "Ülkemizde yılda yaklaşık 1 milyon 200 bin doğum oluyor. Kalça çıkığı ve kalça gelişim problemlerinin her 1000 doğumdan 15'inde ortaya çıkan bir sorun olduğu dikkate alınırsa, yılda yaklaşık 18-20 bin bebek kalça çıkığı ile doğuyor veya bu yeni doğan bebeklerde kalça gelişim problemleri ortaya çıkıyor. Bazen doğumla hiç alakası olmayabilir; Genetik faktörler ve anne karnındaki kötü duruşlar, sezaryan doğum veya bebekte kalça gelişimi yavaşsa, doğumdan sonraki kundak yapımı, dar giysiler, ara bezinin küçük olması ve yanlış bağlanması kalça çıkığı nedenidir. Aslında tamamen anne karnında olan bir kalça çıkığı da var ama o farklıdır. Burada sözünü ettiğimiz yüzde 98 oranda karşılaştığımız tipik kalça çıkığıdır. Ama kesin olarak bildiğimiz Kız çocuklarda, birinci doğumlarda, ailede kalça çıkığı olanlarda, akraba evliliklerinde, ters geliş makat gelişi doğan bebeklerde, boyunda eğrilik, başında yassılık ve ayakta eğrilik gibi görünen problemler ile birlikte doğan bebeklerde daha sık görüldüğüdür. Bu özelliklerden herhangi birini taşıyan bebekler riskli grup olarak adlandırırlar, bu özelliklere sahip olmayan bebeklere göre 2 ile 8 kat daha sıklıkla kalça çıkığı veya gelişim problemleri ile karşılaşılma riski vardır" dedi. Doğuştan kalça çıkıklığında, özellikle yeni doğan bebeklerde ve çıkık derecesi ağır olmayan küçük çocuklarda yürüyene kadar hiçbir belirti olmadığına dikkat çeken Dr. Kerim Recai, "Bu gibi durumlarda çıkık, çocuk doktorlarının normal muayeneleri sırasında farkedilebilir. Bacaklarda uzunluk farkı, ayaklarda şekilsel bozukluk, kalça ve bacağın üst kıvrım bölgelerinde sağ ve sol bacak arasında farklılık olması, bacaklardan birinin diğerine oranla daha az hareketli ve esnek olma durumu, yürüme başlangıcında sendeleyerek yürüme biçimi gibi belirtiler; çocuğun en kısa sürede konuda deneyimli bir ortopediste götürülmesi gerekliliğini doğurur" şeklinde konuştu. DOĞUMSAL KALÇA ÇIKIĞI NEDİR? Yrd. Doç. Dr. Kerim Recai doğumsal kalça çıkığını şu şekilde açıkladı "İnsanlarda iki kalça ve her Kalçada bir yuva ve uyluk kemiğinin topuz şeklindeki başından ibarettir. Doğumsal kalça çıkığı, Uyluk kemiğin baş kısmındaki topuz şekildeki kısmının kalça eklemindeki yerinden çıkmasıdır. Bu yuva ile topuzun ilişkilerinin bozulmasıdır kalça çıkığı. Bunun tabii ki dereceleri var. Her zaman tam çıkık olmuyor. Kalça, çıkığa eğilimli veya yarı çıkık halde de olabiliyor. Bizim buradaki amacımız; problemli kalçaları zamanında tespit edip, bu işi erken dönemde bitirmek. Çünkü kalça çıkığı bebekte ilk üç aylık dönemde tespit edilip tedaviye alınırsa yüzde yüze varan bir oranda tedavide başarı şansımız var". AİLENİN, BEBEĞİN BÜYÜTÜLMESİ SIRASINDA YAPTIĞI HATALAR NELERDİR? Dr. Recai, doğuştan kalça çıkıklığı bulunan bebeklerde ailelerin yaptığı yanlışları şu şekilde sıraladı "Kundak yapmak Maalesef ülkemizde hala bazı yörelerde bebeklere kundak uygulaması yaygın olarak yapılmaktadır. Özellikle kırsal kesimde sıklıkla kullanılmaktadır. Kentlerde ise büyükanneler eski alışkanlıkları ile torunlara bu yöntemi uygulamakta direnç göstermektedirler. Karşı çıkan genç annelere verilecek cevapları da hazırdır, "sizi de kundak yaptık kalçanız mı çıktı?" Oysa her yıl binlerce çocuğun kalça problemlerinin ortaya çıkmasında kundağın olumsuz rolü kesin olarak bilinmektedir. Yanlış bezleme Genellikle ara bezlerinin geniş olmasına dikkat edilmemekte, küçük bezler kullanılmakta, bezler kasık hizasında bağlanmaktadır. Hazır bezler, herhangi bir bez bağlanmasına göre kesinlikle daha sağlıklı olmakla beraber ülkemizde üretilen bezlerin hiç birinin boyutu diğerini tutmamaktadır. Bezin, dar ve küçük olması, kasık hizasında bağlanması kalça gelişimini olumsuz yönde etkileyen faktörlerdir. Hatalı giysiler Bebeklere bazen ekonomik nedenlerle, bazen de yanlış alışkanlıklar yüzünden dar ve küçük giysiler giydirilmesi de yanlıştır. Hatalı tutuş Özellikle emzirme sırasında bebeklerin bacakları bitiştirilerek tutulmaktadır. Aynen kundak uygulaması gibi yanlış bir tutma şeklidir, kalça gelişimini olumsuz yönde etkiler. Yanlış taşıma Bebekler taşınırken, özellikle ilk aylarda ki, bu aylar çok daha önemlidir, sarılarak tutulup taşınmaktadır. Bu da kundak etkisi yaratır. Kalça gelişimi için uygun değildir. Halk arasındaki yanlış bilgilenmeler Geniş bez kullanımının bacakların eğri olmasına yol açacağı düşüncesi, yukarıda saydığımız hataları arttıran bir diğer yaygın inanıştır, oysa gerçekle hiç bir ilgisi yoktur. Bebeklerin 1 yaş civarında bacaklarında içe doğru hafif bir eğrilik olması normaldir ve kendiliğinden düzelir. Aşırı eğrilikler ise vitamin yetersizliği, aşırı kilo veya başka bazı hastalıklar nedeniyle ortaya çıkar, çocuk doktoruna ve ortopedi uzmanına başvurmayı gerektirir. Sebebi kesinlikle geniş bez değildir. Erken bastırmak, yürüteç kullanmak Bebeğin doğal gelişim sürecini tamamlamadan erken bastırılması, yürütece konulması da hatalı bir usuldür. Kalçalarda bir problem varsa artmasına yol açabilir" ANNE NE YAPMALI? Recai, bu durumlarda annelerin yapması gerekenleri şu sözlerle ifade etti "Bebekler kesinlikle kundak yapılmamalıdır. Bezler geniş ve büyük olmalı, göbek hizasının üstünden bağlanmalıdır. Geniş, bol, rahat giysiler giydirilmelidir. Bebeği emzirirken bacaklar birleştirilmemeli, normal haline bırakılmalıdır. Bebeği taşırken yüzü veya arkası taşıyana dönük olarak bir el ile bacak arasından tutularak taşınmalı veya biraz daha büyük bebeklerde bele oturtularak taşınmalıdır. Çocuğun yürümesi kendi gelişimine bırakılmalıdır. Başka bir sağlık veya gelişim problemi olmayan çocuk normal olarak 1 yaş civarında yürür. Kalça probleminin ve bu problemin giderilmesine yönelik önlemler tam olarak anlaşılabilmesi için her şeyden önce bebeğin ne kadar değişken ve hızlı gelişen bir canlı olduğunu göz önüne almak gerekir. İlk bir yılda, doğum ağırlığının yaklaşık üç katına ulaşan bebekler, çok hızlı bir büyüme potansiyeline sahiptirler. Kalçaların normal ve iyi yönde gelişebilmesi için bebekler uygun şekillerde bilinçli olarak beslenmeli, tutulmalı ve taşınmalıdır". KALÇA ÇIKIĞI VEYA GELİŞME PROBLEMİ NASIL ANLAŞILIR? Bebeklik döneminde ideal yöntemin 3 ila arasında kalçaların muayenesi ve ultrasonografi ile incelenmesi olduğunu belirten Recai, "Bunun için çocuk ortopedisi ile ilgilenen ve çocuk kalçalarının ultrason tetkiki konusunda eğitimi olan bir ortopedist tarafından değerlendirilmesi gerekir. Ultrasonografi büyük çoğunluğu kıkırdak karakterinde olan kalça eklemini değerlendirmede kullanılan, zararsız ve etkili bir yöntemdir. İlk 2 ayda çoğu zaman röntgen çektirmenin hiç bir değeri yoktur, gereksiz para, zaman kaybıdır ve çocuğa zararlıdır. Çocuk doktorları bebeklerdeki kalça problemlerinin anlaşılmasında en büyük yardımcı ve yol göstericidir. Bebeğin risk grubuna girip girmediğine göre, ekonomik sosyal koşullara ve bilimsel imkanlara göre aileyi yönlendireceklerdir" şeklinde konuştu. Rahim kasılmaları yaklaşık olarak 10 dakikada 3 taneyi bulduğu ve her biri yaklaşık 50 saniyeyi bulduğu zaman, rahim ağzının açılmasına neden olacak şekilde düzenli hale gelmiş olur ve rahim ağzında bir açılma başlar. Rahim ağzı normalde bebeği içeride tutmak için kapalıyken, normal doğum sürecinin başlamasıyla birlikte açılmaya başlar. Bu açılma belirli bir dereceye ulaştığı zaman, artık bebeğin rahim kanalından dışarıya çıkma evresi başlar. Normal doğum, bebek doğduktan sonra, içeride bebeğe ait olan plasentanın da doğmasıyla birlikte tamamlanmış olur. NORMAL DOĞUMUN AŞAMALARI NELERDİR? Normal doğumu üç aşamaya ayırabiliriz. Bunlardan bir tanesi, rahim ağzının kapalı durumdan yaklaşık olarak 10 santimetre açık hale gelmeye başladığı birinci evredir. Daha sonra bebeğin doğum kanalında ilerlediği ve rahim ağzından dışarı çıkarak geldiği ikinci evre gerçekleşir. Üçüncü evre ise, içeride bebeğin eşinin yani plasentanın dünyaya geldiği evredir. Rahim ağzında daha önceden sadece hazırlayıcı kasılmalar denilen düzensiz kasılmalar varken, birinci evrede düzenli bir şekilde rahim kasılmaya başlar. 10 dakikada 3 tane ve 40-50 saniye arasında süren kasılmalarla birlikte rahim ağzı açılmaya başlar. Bu esnada bebeğin su kesesi açılır. Daha sonra yaklaşık olarak 10 santimetre açıklık olduğu zaman, anne adayında ıkınmalar başlar. Böylece ikinci evrenin başına gelinmiş olur. İkinci evrenin süresini belirleyen en temel etkenlerden bir tanesi, kaçıncı doğum olduğu ve anne adayının düzenli sarf ettiği ıkınma eforudur. İkinci evre bebeğin dünyaya gelmesiyle sonuçlanır. Bebeğin göbek kordonu kesildikten sonra, rahim içinde bebeğe ait olarak sadece plasenta ve zarlar kalmış olur. Plasenta ve zarlar da, yaklaşık olarak 15 dakikalık bir süre içerisinde, rahim kasılmalarıyla birlikte dışarıya atılır. Böylelikle doğumun üçüncü evresi de tamamlanır. DOĞUMUN BAŞLADIĞI NASIL ANLAŞILIR? Miadı yaklaşmakta olan anne adaylarının, 'Doğum başlarsa bunu anlayabilir miyim, hastaneye yetişememe durumu söz konusu olabilir mi?' şeklinde en çok sorduğu soru budur. Özellikle ilk hamileliğini yaşayan anne adayları için çok mümkün değildir. Çünkü doğum sinsi ilerlemez, çoğu zaman kendini gösteren bir olaydır. Normal doğumun başladığını belirleyen en temel etken, düzenli olarak ortaya çıkan doğum sancılarıdır. Doğum sancıları, 10 dakikada 3 tane olan ve her biri yaklaşık 50 saniye süren sancılar şeklinde ortaya çıkar. Normal doğum kasılmaları öncesinde ortaya çıkmış olan ve uzun zamandan beri devam eden yalancı doğum kasılmaları, gerçek doğum başlamış izlenimi verecek kadar düzenli hale gelmiş olabilir. Böyle bir durumda en ayırt edici olay, kasılmalar istirahat ve ayakta durmakla geçmiyorsa, o zaman artık doğum sancısıdır ve hastaneye gitme zamanı gelmiştir. Doğum sancılarının başlandığından ne zaman şüphelenilirse, mutlaka hastaneye başvurmakta fayda vardır. Doğum öncesi kasılmalar bazı anne adaylarında aşırı ağrılı olabilir, bazı anne adaylarında sadece bir gerginlik olarak hissedilebilir. Doğumun başladığını belirleyen ilk olay doğum sancısı olmayabilir. Bazen sıvı boşalması olabilir. Bu tam olarak doğum başlangıcı olarak sayılmasa bile, yine de hastaneye başvurulmasını gerektiren bir durumdur. ANNE ADAYI HANGİ BELİRTİLERLE HASTANEYE GİTMELİDİR? İlk anne adaylığını yaşayan kadınlar, hastaneye gitme konusunda biraz daha acelecidirler ve bu tamamen normal bir şeydir. Bu konuda herhangi bir kısıtlama getirmeyiz, fakat bazı bilgileri bilerek hastaneye gitmekte fayda vardır. Öncelikle 36. hafta civarında her şeye hazır olunması gerekir. Doğum çantası, herhangi bir zamanda hastaneye gidilecek olan yollar hazırlanmalıdır. 10 dakikada 3 tane doğum sancısı geldiği ve bu sancılar 40-50 saniye arasında sürdüğü zaman, doğum başlamış demektir. Doğum sancıları başladığı zaman hastaneye gidilmelidir. Hiçbir şikayet olmadığı halde, eğer su gelmesi olayı söz konusuysa, bu da hastaneye gidilmesini gerektiren bir durumdur. Kanama varsa, hastaneye başvurmak gerekir. Bebek hareketlerinde azalma gibi belirtiler de ortaya çıkarsa hastaneye başvurulmalıdır. NORMAL DOĞUM SIRASINDA ANNE ADAYININ YAPMASI GEREKENLER NELERDİR? NORMAL DOĞUMUN AVANTAJLARI NELERDİR? Günümüzde sezaryen oranları çok yüksek olduğu için, sezaryen oranlarını düşürebilmek adına normal doğumun avantajları gündeme gelmiştir. Normal doğumda ameliyat ve anestezi yoktur. Lokal anestezi doğum kesesi için az miktarda kullanılır. Ama genel anestezi altında verilen bir anestezi kadar değildir. Hastanede kalış süresi, toparlanma süresi, egzersizlere başlama süresi daha kısadır. Emzirmeye adapte olma süresi de kısadır. Sezaryenle normal doğum arasında süt gelmesi açısından bir fark yoktur. Emzirmeye adaptasyondan kasıt şudur; normal doğum yapan bir kadın zaten her şeyin bilincindedir ve bilinci tam olarak açıktır. Halbuki sezaryen olan bir kişi, epidural ya da lokal anestezi bile olsa ameliyathanenin verdiği şaşkınlıkla çoğu zaman bebeğinin tam olarak farkında olmayabilir. O yüzden bebekle ilk temas gecikebilir. Oysa normal doğumda bebekle ilk temas doğal olarak gerçekleşir. Normal doğumun avantajları diye bir başlık yapmamızın tek nedeni, o da sezaryen oranlarının yüksek olmasıdır. Oysa hiç böyle bir şeyden bahsetmeye bile gerek yoktur, adı üzerinde normal doğumdur. NORMAL DOĞUMUN SAKINCALI OLDUĞU DURUMLAR NELERDİR? Normal doğum dendiği zaman, kendi kendine başlayan kasılmalar neticesinde, rahim ağzının 10 cm. açılması ve anne adayının bilinçli eforu ile bebeği dünyaya getirmesi, ardından plasentanın çıkması anlaşılır. Bu aşamalardan herhangi birisinde sorun çıkma ihtimali varsa, o zaman normal doğum gerçekleştirilemez. 36 hafta civarında yapılan pelvis muayenesinde, bariz bir şekilde bebeğin başıyla pelvis arasında bir uyumsuzluk varsa, o zaman normal doğum gerçekleştirilebilir ama çok sağlıklı olmaz. Normal doğum başladıktan sonra rahim kasılmaları durursa veya herhangi bir şekilde rahim ağzının açılmasıyla sonlanmazsa, ilk önce bazı önlemlerle bunu normale almaya çalışırız. Bu süreçte başarılı olamazsak, o zaman yine normal doğum gerçekleştirilemez. Normal doğum yaparken, bebekte oksijensiz kalma olasılığı söz konusuysa o zaman normal doğum gerçekleştirilemez ve doğum sezaryene döner. Beklemediğimiz bir kanama gerçekleşirse ve bu kanamanın boyutları anne hayatını tehlikeye sokacak şekilde olursa, o zaman normal doğum gerçekleşemez. Ikınma evresinde, anne adayı tüm eforlara rağmen ıkınamıyorsa ve bebeği dışarıya ittiremiyorsa o zaman bazı önlemler alınabilir. Buna rağmen anne adayı tükenmişse ve doğum uygunsa, o zaman bebeğin hayatını kurtarıcı bir yöntem olan vakum yöntemiyle bebeği dünyaya getiririz. Eğer vakum takılamayacak durumdaysa, sezaryenle dünyaya getirmek mümkündür. Bebeğin kalp atışlarında azalma meydana gelirse, bu da bebekte oksijensiz kalma tehlikesi demektir. O tür durumlarda vakum veya usulüne uygun bir şekilde sezaryen ile doğum gerçekleştirilebilir. Bebek doğduktan sonra plasenta kendi kendine çıkmazsa, çok çeşitli yöntemlerle plasentanın çıkması sağlanabilir. Çünkü plasenta çıkmadan, rahimin kasılması ve toparlanması başlamayacağı ve kanama da durdurulamayacağı için, plasenta çıkartılır. Her anne adayı normal doğum yapabilir, ama bir kaç grup var ki bunlar kesinlikle normal doğum yapamaz. Bebeğin yan durması, plasentanın bebeğin normal doğum kanalını kapaması, çatının bebeğin başını aşağı doğru döndürecek şekilde dar olması durumlarında, normal doğum mümkün değildir. NORMAL DOĞUMDA ANNE İÇİN RİSKLİ DURUMLAR NELERDİR? Normal doğum, çoğu zaman anne adayının sağlıklı bir şekilde hayatını sürdürmesiyle ve bebeğin sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesiyle sonuçlanır. Ama bazı durumlar vardır ki, doğum normal doğumla başladıktan sonra annenin ve bebeğin hayatını tehlikeye sokabilir. Bunlar günümüzde çok enderdir. Günümüzde normal doğum esnasında anne adayının hayatını tehlikeye sokan durumlarla belki karşılaşılabilir ama bunun anne adayının ölümüyle sonuçlanması çok ender hale gelmiştir. Yine de bunu sıfırlama imkanımız hiç olmamıştır. Hayatı tehlikeye sokan durumlar, aşırı kanama ve bu kanama sonucunda kan naklinin yeterince yapılamaması veya müdahale edilmemesi, gelişen enfeksiyonlar veya damar pıhtılaşması eğilimiyle kalp ve beyinde damar tıkanıklığına bağlı olarak ortaya çıkan durumlardır. BEBEK İÇİN RİSKLİ DURUMLAR NELERDİR? DOĞUM SONRASI ANNE NE GİBİ RUHSAL DEĞİŞİM YAŞAR? Normal doğum ortalama bir sürede gerçeklemiş, anne adayının çok yorulmasına neden olmamış ve anne adayının doğumhane personelinden yeterli psikolojik desteği almış ise, bebek doğduktan sonra anne adayına verilince çoğu zaman bir mutluluk hisseder. Çektiği sancıları unutur. Bazı durumlarda çok çeşitli sorunlar gerçekleşmiş olabilir. Yeterince ağrı kesici yöntemler uygulanmamış olabilir. Bu tür durumlarda ilk reaksiyon mutluluk şeklinde değil, 'kurtuldum' şeklinde olabilir. Bebek doğduktan sonra plasentanın evresi esnasında, doktor ve ebenin yaptığı manipülasyonlara bağlı olarak vajinada rahatsızlık hissedilebilir. İlk yaşananlar bunlardır. Ardından anne doğum servisine çıkarılır ve bebekle karşılaşmasını beklemeye başlar. Bebekle ilk karşılaşmasında ondan hemen emzirmesi beklenir. Bebek odası ekibinin ona gösterdiği emzirme tekniğini eğer iyi bir şekilde uygulayabilirse, bebekle ilk temas gerçekleşir. İlk temasın gerçekleşmesi emzirmenin başarı olacağı anlamına gelmez. Bazen bebek yorgun olduğu için veya henüz tam olarak öğrenmediği için memeyi almayabilir, alsa bile süt gelmeyebilir. Bunlar ilk 24 saatin en çok yaşanan şeyleridir. ANNE NE GİBİ BEDENSEL FARKLILIKLAR YAŞAR? Normal doğum yapıldığı için aktiviteler çok iyidir. Gaz sorunuyla uğraşma, herhangi bir ağrı kesiciyle uğraşma durumu söz konusu değildir. Anne adayının bedeninden çok bebeğiyle uğraşmaya vakti olacaktır. Vajinal kanama zaman zaman devam edecektir. Anne adayının kanamaları artarsa doktora haber vermesi beklenir. Genelde 12 saat, bazen de 24 saat sonra taburcu aşamasına gelindiği zaman anneden beklenen şey, idrarını ve büyük abdestini yapmış olmasıdır. Çünkü idrar torbası normal doğuma bağlı olarak zorlanabilir. Bu da idrar yapma ihtiyacının hissedilmemesine neden olmaktadır. Annenin taburcu olma kritlerleri; bebeğin sağlıklı olması, annenin büyük abdestini ve idrarını yapmış olması, kanamasının makul seviyelerde olması ve de dikiş yerlerinde herhangi bir sorunlar olmaması durumlarıdır. DOĞUM DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER NELERDİR? Normal doğum sonrasında aşırı kanama, dikiş yerlerinde kan toplanması gibi durumlar olursa hastanede 24 saatte halledilmektedir. Anne adayının evde özellikle kanamasına dikkat etmesi lazımdır. Eğer kanama aşırı miktarlarda olursa, doktora haber verilmesi lazımdır. İdrara ve tuvalete çıkma zorluğu olursa, bunlar mutlaka doktora haber verilmelidir. Ender görülse bile damarsal tıkanıklığa bağlı baldırlarda şişme, kızarıklık, bacaklarda ve göğüste ağrı, baş ağrısı gibi belirtiler olursa bunlar da doktorla konuşulmalıdır. En çok yaşanan emzirme sorunudur. Anne adayının emzirme sonrasında meme dokusunda çıkan çok çeşitli sorunları olabilir. Bunlar arasında en sık rastlananı, meme dokusunda sütün birikmesidir. Süt birikmesi öyle ileri boyutlara varabilir ki, vücutta ateşe neden olabilir. Anne adayının dikkat etmesi gereken konu, sütün orada birikmesini engellemektir. Bebek sütü çekemiyorsa, pompayla çekilmesi lazımdır. Eğer evdeki pompa yetersiz geliyorsa, hastanedeki daha kuvvetle pompayla çekilmelidir. Aksi takdirde bu sorun bir süre sonra enfeksiyona yol açar. Eğer bu da ihmal edilirse ve yeterli önlem alınmazsa, memede apse oluşabilir. Onun tedavisi ise ameliyattır. Çocuk sahibi olmak isteyen ve bu konuda sorun yaşayan çiftlerin en çok araştırdığı konulardan biri de fallop tüpüyle ilgili sorunlardır. Bu yüzden Elele hamilelik terimleri sözlüğünün bu maddesinde Fallop tüpü konusuna bakıyoruz. Fallop tüpünün üreme sürecinde önemli bir konuma sahip olduğunu belirten Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Aydın Köşüş, fallop tüpü ile ilgili merak edilenleri sizler için yanıtladı. FALLOP TÜPÜ NEDİR? Öncelikle fallop tüpü nedir? Köşüş bu soruyu şöyle yanıtlıyor "Kadın üreme sistemleri çok karmaşık bir yapıdır. Rahmin iki yanında ince ve uzun tüpler bulunur. Bu tüplere fallop tüpü adı verilir. Genel olarak her bir tüpün uzunluğu 10 cm kadardır" FALLOP TÜPÜ GÖREVİ NEDİR? Fallop tüpü rahim dokusunun iki yanında bulunur. Üreme sürecinde önemli bir konuma sahiptir. Tüpler, spermin yumurtaya ulaşmasını sağlar. Yani yumurta ve spermin birleşmesini sağlar ve gebeliğin oluşmasında rol oynar. FALLOP TÜPÜNÜN DİĞER ADI NEDİR? Fallop tüpü farklı isimlerle de anılır. Yumurtalıkları rahme bağlayan fallop tüplerinin diğer bir ismi yumurta kanalıdır. Rahim tüpü olarak da karşınıza çıkabilir. FALLOP TÜPÜ NE İŞE YARAR? Bu tüpler yumurtalık bölgesine doğru gider. Yumurtlama sonrası yumurtayı tutarak rahim içine doğru nakleder. Ayrıca spermin yumurtaya doğru ilerlemesini sağlar. Döllenme fallop tüpü içerisinde olur. FALLOP TÜPÜ NEDEN TIKANIR? Bazı durumlarda tüpler tıkanır ve işlevini yerine getiremez. Tıkanıklığın altında yatan birden fazla neden olabilir. En sık neden kontrasepsiyon amaçlı, sezaryen sırasında tüplerin isteğe bağlı olarak bağlanmasıdır. Bazı nedenler şunlardır Üreme sisteminde görülen enfeksiyonlar, Hatalı doğum kontrol yöntemleri, Doğum sonrası görülen enfeksiyonlar, Düşük, Geçirilmiş karın içi ameliyatları, Yumurtalıklardaki kistler. Bu gibi nedenlerden dolayı tüplerde tıkanma meydana gelebilir. Erken dönemde teşhis edilirse tedaviye başlamak daha kolay olur. FALLOP TÜPÜ TIKANIKLIĞI NASIL ANLAŞILIR? Fallop tüpleri tıkalı olan bir kişide genelde herhangi bir belirti olmaz. Oluşan belirtiler nedene göre değişir. Enfeksiyona bağlı kasık ağrısı bu belirtiler arasında yer alır. Kadının gebe kalamaması durumunda fallop tüpü tıkanıklığından şüphe etmek gerekir. Miyom, kist gibi oluşumlar da tüplerin tıkanmasına neden olabilir. Miyom belirtilerini de göz önünde bulundurmak gerekir. Gebe kalamayan kadınlarda fallop tüplerinde tıkanıklığı tespiti ilaçlı rahim filmi ile yapılabilmektedir. Bu filmde verilen özel solüsyonun tüplerden karın içerisine geçişi izlenir. Tüplerde hangi seviyede tıkanıklık olduğu ilaçlı rahim filmi ile kolaylıkla belirlenir. FALLOP TÜPÜ TIKANIRSA NASIL AÇILIR? Hastanın rahim filmi çekildikten sonra tüplerin tıkalı olup olmadığı anlaşılır. Doktor uygun gördüğü taktirde hastaya tüp açma ameliyatı uygulanır. Bu yöntem sayesinde tıkalı tüpler kısa zaman içinde açılır. Tıkalı tüpleri açmak için en çok laparoskopik ameliyatlar tercih edilir. En doğru yöntemi doktor belirler ve hastaya uygular. Ancak her hastaya tüp açma ameliyatı uygulanmaz. Hastanın yumurtalıkları, rahmi ile ilgili gebeliği engelleyecek başka bir probleminin olmaması ve yaşının genç olması gerekir. Yumurtalık rezervi düşük olan, ileri yaştaki kadınlarda ya da sperm anormalliği olan erkeklerin eşlerine tüp açma ameliyatı yerine tüp bebek tedavisi uygulanması daha doğru bir seçim olacaktır. FALLOP TÜPÜ HASTALIKLARI NELERDİR? Fallop tüpünde meydana gelebilecek bazı hastalıklar vardır. Fallop tüpü iltihaplanması, tüplerde sıvı birikmesi gibi durumlar meydana gelebilir. En sık tüplerde hasar oluşturan sorunlardan bir tanesi de çikolata kistleridir. Çikolata kistleri tüplere zarar verir ve hasara neden olur. Tüpe zarar veren diğer bir sorun ise tüplerde iltihaplara bağlı tüplerde şişme ve sıvı birikmesidir. Bu durumda tüpler tıkanmakla kalmaz, aynı zamanda tedavi yoluyla gebe kalan kadınlarda düşüklere de neden olabilir. Bu nedenle tüpteki sıvı birikimi derecesine göre bazı hastalarda ameliyat ile şişmiş tüplerin çıkarılması gereklidir. Bunların dışında fallop tüplerinde kistler, yapısal anormallikler de görülebilir. FALLOP TÜPÜ TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR? Tedavi yöntemi tüpte tıkanıklığa neden olan soruna göre değişir. Fallop tüpünde saptanan sorunu ortadan kaldırmak için genellikle kapalı ameliyat tercih edilir. Karın bölgesindeki göbek deliğinden bir kamera yardımı ile içeri girilir. Elde edilen görüntüler kaydedilir. Tanı koymak ve tedaviyi belirlemek için güzel bir yöntemdir. Mikro cerrahi işlemleri ise tıkanıklığın daha az olduğu durumlarda tercih edilen yöntemlerdir. Cerrahi işlemler açık ameliyat yöntemleri ile de yapılabilmektedir. Tüpün tıkanıklık seviyesine göre tedavi şekli değişir. Tüplerin görünümü normal ise tüp korunarak tüplerdeki tıkanıklık giderilir. Ancak tüp çok hasarlı ise, açılsa bile gebe kalma açısından faydası olmayacaksa bu hastalarda tüpler çıkarılabilir ve tüp bebek tedavisi uygulanır. İLGİLİ İÇERİKLER Hamile kalmayı zorlaştıran etkenler nelerdir? Dış Gebelik Hakkında Her Şey Hamilelik hesaplama nasıl yapılır? Kaç haftalık hamileyim? O Haberi Kendinizden Alın Hamilelik Testi

bebekte sorun olduğu nasıl anlaşilir